Bataklık kurutulmalı
Özelde ülkemiz, genelde ise bölgemiz üzerindeki terör bitmiyor. Çözüm sadece askeri sahada mı aranmalı, siyasi arenada neler yapılabilir, hangi adımlar atılabilir bunun konuşulması gerekir.
13 Kasım’da İstanbul’daki terör eyleminde maalesef 6 canımızı kaybettik, 81 kişi ise yaralandı.
Ardından Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde düzenlediği hava harekâtı başladı.
Bu defa karşı taraftan Kilis_Öncüpınar sınır kapısına ardından Gaziantep_Karkamış'a roketler düştü. Maalesef şehitlerimiz var, yaralı vatandaşlarımız var. Terörün acısını millet olarak hep birlikte hissediyoruz, yaşıyoruz.
Bu yaşadıklarımız bize Kilis bölgesini düşen bombalı günleri hatırlattı. Ben de bir perşembe günü Kilis’teydim. O günler yoğun roket atışlarının olduğu günlerdi. Camiye isabet eden bomba ile şehit olan cemaat var. Kısacası ne zaman, nereye bomba düşecek bu bilinmiyordu ve bu halkta çok ciddi bir gerilim oluşturmuştu.
Bir toplantı halindeydik. Çok yakınımıza bir roket isabet etti. Şehirde çok şiddetli bir ses yankılandı. Elektrikler kesildi, oluşan panik havası ile şehrin büyük kısmı arabalarına binerek şehri terk etmeye başlamışlardı.
Kısacası vatandaş yeniden o günlere dönmek istemiyor.
TSK’nın operasyon yapması gerekiyordu, başarılı bir şekilde Pençe - Kılıç harekatı yapıldı. Ama ne yapalım ki, bu tarz askeri operasyonlara ihtiyaç duyulmasın. Burada üzerinde durulması gereken konu budur. Askeri operasyonlara ihtiyaç duyulmaması için ülke içindeki güvenlik tedbirlerinin en üst düzeyde ele alınması gerekir.
Bölgemizde yaşanan işgal ve savaşlar ile büyük bir göç hareketi başlamış oldu. Ülkemiz siyaseti açık kapı politikası ile ülke güvenliğini pamuk ipliğine teslim etti.
Acilen bu yanlışların düzeltilmesi gerekir. Bataklık kurutulmadan sonuçlarından kurtulmak mümkün değildir, aksi halde yapılanlar geçici çözüm üretmekten öteye geçemez.
Evet mülteci sorunu büyük bir sorun ancak özellikle kayıt dışı mülteciler çok daha büyük bir sorundur. Bu kişilerin acilen tespit edilmesi lazım ve gereken tedbirlerin alınması gerekir. Elini kolunu sallaya sallaya ülkemize gelen bu insanlar kimlerdir, nerede yaşarlar, ne yaparlar bunların bilinmesi gerekir.
Nitekim Taksim’deki bombalı saldırıda rol alan aktörlerin her birinin kayıtsız birer mülteci olduğu tespit edildi.
Bu ne demektir? Bu şu demektir. Evet, dün bir terör saldırısı oldu. Yarın da çok rahat bu terör saldırısı olabilir demektir. Taksim gibi, İstiklal caddesi gibi İstanbul’un merkezinde olan bir bölgede böylesi bir bombalama eylemi meydana geliyorsa ve terörist(ler) elini kolunu sallaya sallaya buradan uzaklaşabiliyorsa bu hakikaten acı bir olaydır. Elbette teröristin yakalanması önemlidir, ama bundan da önemlisi bu terör olayını önleyebilmektir.
Hiçbir dünya devletinde bu şekilde bir mülteci politikası yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir. Buna müsaade etmemelidir, etmez de. Bütün bu yaşananlara rağmen uygulanan mülteci politikası enine boyuna irdelenmelidir.