Ben de Sünni Aleviyim

Ben de Sünni Aleviyim

Tarih: Nisan 2000; yer: Şanlıurfa; Hz. İbrahim’in (as) mekânı. ‘Hz. İbrahim’de buluşalım’ diyen zihniyet mekânı dahi seçerken, algılara hitap etmeyi ihmal etmemiş.

Dinlerarası Diyalog Sempozyumunu düzenleyen, Fethullah Gülen’in onursal başkanlığını üslendiği ‘Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’. Maksada dönük bir kavramın mizansenini ortaya koyar. 'Hem Hıristiyan, hem de Müslüman'  sunumunu yapmak üzere bir nikâh planlanır. Hıristiyan bir erkekle, Müslüman bir kadının üç farklı dine göre törenlerle nikâhları kıyılır.

Haberi flash olarak duyuran 'Zaman Gazetesi'dir.

Dinimiz İslam’a göre bir müslüman hanım, gayrimüslim bir erkekle evlenemez. Ölçü olarak dinimiz İslam alınacaksa, böyle bir evlilik mümkün değildir. Yeni bir din aranıyorsa, bu din anlayışı da Allah indinde makbul değildir. Özet olarak yapılmak istenen dini tahrip etmektir.

Dinlerarası diyalog çalışmaları ile yıllar içerisinde, dini bütünlüğümüz tehdit edilmiştir,  tahrip edilmektedir.

Diğer taraftan, memleketimizde mezhep temelinde çatışmalar körüklenmektedir. Ortadoğu coğrafyasında yaşanan çatışmalar ülkemize sıçramaktadır. Geçmiş dönemlerde ülkemizde yaşananları da hesaba kattığımız zaman zaten altyapısı hazır bir ortamda neler olabileceğini hayal bile etmek istemeyiz.

İstanbul’da yapılması planlanan üçüncü boğaz köprüsüne, ‘Yavuz Selim’ isminin verilecek olması bile siyasi iktidarın ipleri nasıl gerdiğini göstermektedir. Bu ise Ortadoğu’da yürütülmekte olan emperyalist proje ile uyumludur.

Özet olarak bir taraftan din tahrip edilirken, bir taraftan da mezhep kavgası kızıştırılmaktadır. Böyle bir zaman diliminde Prof. Dr. Haydar Baş beyin dinimiz İslam’ı anlamak ve yaşamakta Ehl-i Beyti gündeme getirmiş olması her türlü takdirin üstündedir. Bu çıkışla, hem inanç boyutu ile hem de ulus boyutuyla devlet ve millet bütünlüğümüz teminat altına alınmış olacaktır. Bu yönüyle de sayın Baş’ın yaptıkları stratejik öneme haizdir.

Güzel tespitler yapabilirsiniz, ancak bu tespitlerinizin taraflar nezdinde kabul görmesi gerekir. Sayın Baş’ın Ehl-i Beyt külliyatı, uluslararası sempozyumları, Tv. programları, konferansları velhasıl bütün etkinlikleri şii – caferi - alevi ve sünni dünyada takdirle karşılanmaktadır.

Bostancı Gösteri Merkezinde yapılan “Gadir-i Hum Bayramı” programında sayın Haydar Baş'ın salonu dolduran mahşeri kalabalıkla, arasındaki iletişime bakın…

“Sevgili kardeşlerim sahabenin önde gelen zevatı hayatlarında İmam Ali’den başka hiç kimseye biat etmemiştir. -Biz Gadir-i Hum’da İmam Ali’ye biat ettik, ölene kadar da O’nunla beraberiz-  dediler ve devam ettiler. Hal böyleyken Şii kimdir? İmam Ali’yi seven ve O’nun tarafından olanlardır. Alevi kimdir? İmam Ali’yi seven ve İmam Ali’nin tarafında olandır. Yani bu salonda olanların hepsi hem Şii’dir, hem de Alevi’dir” bu hitaptan sonra salonda büyük bir alkış tufanı koptu. Bu alkışlar, salonu dolduran kitlelerin Haydar Baş beyin yaptığı tanımlamayı kabul etmesi demektir. İşte tarihi bir çıkış. Coğrafyamızın huzuru, barış ve kardeşliğin tesisi için asırlardan beri özlenen çözüm. Haydar hoca bu defa aynı soruyu kendine yöneltiyor. "Peki, hocam sen nesin?" İşte o cevap  "Ben de Sünni Aleviyim" İnanıyorum ki, bu barış ve kardeşlik iksiri dalga dalga yayılacaktır. Allah'a hamd ediyoruz.

Ülkemizin tablosuna kuşbakışı baktığımızda görülen tablo şu: Birileri insanımızı hıristiyanlık rıhtımına çekerek birliğimizi bozarken; birileri mezhep çatışmalarını körüklerken, Haydar hocanın ise insanımızın ayrılıklarını ortadan kaldırarak birliğe taşıdığını görüyoruz.

Bütün bu gelişmeler karşısında, -milleti ayrıştıranların mı - yoksa – milli birliğimiz için çalışanların mı yanında olacağız- işte buna karar verme günüdür.