“Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz”*

“Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz”*

10 Kasım 1938 de Atatürk’ü ölüme götüren hastalık süreci 1937 yılında başlamıştı. Ömründeki son ifadesi  "Ve aleykümüsselam" olan Mustafa Kemal Atatürk, "Beni Türk hekimlerine emanet edin" derken acaba ne demek istemişti?

Hastalığın ilerlediği son dönemde, yine paşanın müsaadesiyle yurt dışından da sahasında uzman doktorlar getirtilmiş Türk doktorlarla birlikte tedavi de yer almışlardır.

Hekimliğin yanında milli duygularla donanmış Türk hekimi, mesleği gereği yaşamı ön planda tutmanın yanında yeri geldiğinde ölmesini de bilendir.

Nitekim, İstanbul Tıbbiyesinden 1921’de mezun olması gereken 19 Mayıs 1919 de Çanakkale’de hepsi birden şehit düşmüşlerdir.

Bu cümleden elbette Türk hekimlerinin de çıkartacağı derler vardır. İlmi ve akademik çalışmalarda biz Türk hekimleri olarak elbette dünya ile yarış halinde olacağız. Ancak buradan çıkartacağımız sonuç, Mustafa Atatürk’ün sözü sağlık boyutundan ziyade,  güvenlik boyutu ile ilgilidir.

Hatay meselesinden dolayı ortalık karışıktır.

Yedi düvelin oyunları ve saldırıları devam etmektedir.

Atatürk hastalığının bilinmesini istememektedir.

Atatürk demek devlet demek ifadesi bugün ne kadar geçerliyse dün de o kadar geçerlidir.

 

“Atatürk, Hatay konusundaki kararlılığını, Mersin'e hareketinden iki gün önce Celal Bayar'a şöyle bildirmişti: "Benim, kırk asırlık Türk yurdu Hatay esir kalamaz dediğimi unutmuş olanlar olabilir. Ama ben unutmadım, unutamam, sen de unutamazsın."20 Mayıs 1938'de Mersin'e doğru yola çıktı. Mersin'den Tarsus'a oradan Adana'ya geçti. Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birlikleri denetledi, resmigeçitlerde sürekli ayakta bekledi. Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denedi.

Birkaç gün sora Ankara’dan arayan Celal Bayar İngiliz ve Fransız elçiliklerin tüm koşulları kabul ettiğini bildiriyordu. Atatürk ün dik duruşu Hatay sorunun bitirmişti. Fakat kendini de bitirmişti (http://web.firat.edu.tr/).”  Ömrünün son gününe kadar da önce vatan önce millet felsefesini şiar edindi.

Atatürk, Misaki Milli'den vazgeçmemiştir.1933 yılında Amerikalı General Mc Arthur ile yaptığı görüşmesinde, “Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve adaları geri alacağım. Selanik de dahil, Batı Trakya’yı Türkiye hudutları içine katacağım” ifadelerini kullanmıştır. Mustafa Kemal Kıbrıs konusunda da çok hassastır. “Efendiler Kıbrıs düşmanın elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir”. Bunlar sadece iki örnektir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milleti ve Türk devleti üzerinde ki idealleri onu hedef haline getiriyordu.

Atatürk çileli bir hayat geçirmiştir.

İzmir suikastı ile öldürülmek istenmiştir.

Mason localarını kapatmıştır.

Arkadaşı da olsa kökenleri şaibeli eski ittihatçıları mahkeme ettirmiş ve idam ettirmiştir.

Atatürk’ün batıya bakış açısı bellidir, bir kez olsun yurt dışına resmi ziyarette bulunmamıştır.

Cuma namazlarına mütemadiyen giden Atatürk suikast haberi alıncaya kadar Cuma namazlarına devam etmiştir.

Burada Atatürk’ün ölüm şekline girecek değilim. Ancak şunun bilinmesi gerekir ki bir iddiaya göre Atatürk zehirlenerek öldürülmüştür.

Atatürk’ün dün sağlığı emanet ettiği Türkler bugün de onun misyonunu korumakla görevlidir.

Türk Atatürk’ün ifadesi ile Müslüman olan unsurlardır.

Zaten Atatürk’e yaşamında da ölümünden sonra en çok saldıranlar Türk olmayan yani aslı Müslüman olmayan unsurlar saldırmışlardır.

...

Topraklarımız üzerinde yapılan hesaplar dün de vardı bugün de vardır.

Arz-ı Mev’ud daha öncelerin konusudur ve projeler bugünü de ilgilendirmektedir.

Özellikle Tanzimat’tan itibaren emperyalist güçler ülke üzerindeki yıkıcı etkilerini arttırmışlardır.

Şayet askeri zaferler, yine asker disiplini içerisinde siyasi bir dehaya yeteneğini ile buluşunca batının oyunları boşa düşmüştür.

Atatürk’e gerçek anlamda sahip çıkılmamaktadır. Bırakın sahip çıkmayı kendi hesapları adına Atatürk’e kılıf biçilmeye çalışılmaktadır. Oysa prof.dr. haydar baş beyin tespit ettikleri üzere atatürk vatandır, devlettir ve milletin bizzat kendisidir. Atatürk’ün yolu olan bağımsızlık yolu bugün muhtaç olduğumuz şiardır.

O halde kendi insanımız, kendi değerlerimiz, kendi medeniyet anlayışımız, kendi kurumlarımız ile ayağa kalkmak zorundayız. Beni Türk hekimlerine emanet ediniz sözünün özü de zaten bu misyonu yüklenmemizi gerektirir.

Oysa devleti yönetmeye talip olan siyasiler Avrupa Birlikçi, Amerikan mandacısı yaklaşımları ile yaşadığımız zaman dilimini zifiri karanlık hale getirmişlerdir.

O halde gelin “Milli Ekonomi Modeli”, “Sosyal Devlet Milli Devlet” uygulaması ve toplumsal barışı temin edecek olan “Ehl-i Beyt’te buluşma” projesinin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş beyin etrafında kenetlenelim. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım”

 

*02.06.2016 tarihinde İstanbul’da Yeni Mesaj gazetesi tarafından tertiplenen Mustafa Kemal Atatürk sempozyum konuşmasıdır.

 

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi