Bu dünyadan bir “Celal Mısır hoca” geçti
12 Haziran hasret ve minnet duygularımızın cuşa geldiği tarihlerden birisidir. O tarihte Haydar Baş hocamızın yetiştirmiş olduğu nadide güllerden bir gül olan Celal Mısır hocamız Hakk’a yürümüştü. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın görevlendirmesi ile Almanya’da yaşıyordu. Hasta olmuş ve tedavi olmak için Türkiye'ye dönmüştü. Operasyona alacakları gece beni arayıp Eyüp Sultan hazretlerinin türbesine gitmemi ve selamını iletmemi istemişti. Sabah erkenden mesaiye gitmeden önce selamı ilettim. Hafta sonu ailece Ankara’ya gidip hastanede ziyaret edecek duasını alacaktık. Ancak ilerleyen saatlerde Celal hocamızın Hakk’a yürüdüğünü büyük bir üzüntü ile öğrendim. Celal hocamız milletimiz için rol model insanlardan birisiydi.
Yıl 1985 o tarihlerde Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde okuyorum. Hacettepe Tıp Fakültesinde okuyan kardeşim Mesut telefon açarak Haydar Baş hocanın İstanbul'da bir konferans vereceğini haber vermişti. Gittik, gördük ve dinledik. Adeta avcının attığı okun isabet ettiği gibi isabet almıştık. Başladık hocamızı aramaya. İcmal ve Öğüt dergisini neşrediyorlardı. Dergilerin İstanbul Fatih Taşmektep karşısındaki bürosunu bulduk. Ki ilerleyen yıllarda bu büro bizim muayenehanemiz olacaktı.
İşte Celal Mısır hocamızı ilk defa orada görmüştüm. Celal hocamızda aksiyon ve nezaket zirve noktada idi. Haydar Baş hocamıza teslimiyeti zirve noktada idi. Onu kendimize örnek alır ve hocamızın yanındaki edebine, samimiyetine hayran olurduk. O sohbetlerini menkibelerle zenginleştirirdi. Anlatılan müşahhas örneklerle, hem akıl hem de gönül dünyamız tatmin olurdu. Eğitimde vazgeçilmez metotlardan olan örnek şahsiyetler ve örnek olaylarla konu içselleştirilmiş olurdu.
Çok çalışkan bir insandı. Çalışmanın sürekli olması gerektiğinin altını çizerdi. Derdi ki; “çalışmalarınıza ara verecek olursanız bu bisiklet sürücüsünün pedal çevirmemesi gibidir. Eğer dengenizi sağlamak ve yolculuğunuzun sürekli olmasını istiyorsanız sürekli pedal çevirmelisiniz”.
Celal hocamızın en büyük korkusu son nefese dair idi. Sürekli olarak "Allah encamımızı hayr eylesin" duasını diline pelesenk etmişti. Son nefeste imanımızı kurtarabilmemiz için zikr-i daim halinde olmamızı tavsiye ederdi. İnsan ne ile meşgul ise son nefeste bu meşguliyetin onunla birlikte olacağını örneklerle anlatırdı.
O aksiyon insanı idi. Bir iş yapılacaksa önce o yapardı. Yorgunluk ne bilmezdi yurt içi yurt dışında hocamızın verdiği görevleri en iyi şekilde yerine getirmek için gayret sarfetmiştir. Son döneminde kaza geçirmişti. Ayağı henüz tam iyileşmeden seyahatlere çıkmıştı. Bir gün Haydar hocamızın yanındayım. “Evladım babanı ara söyle, ona dua ediyorum ondan memnunum” dediler. Aradım tam da o sıra Celal hocamızın Kilis’te bizim evde misafir olduğunu öğrendim. Babam o sıra O’na hizmet ediyormuş. Kilis’teki Celal hocamızın gönül hoşluğu, Haydar Baş hocamızın gönül tellerini titretmişti.
Celal hocamızın sene-i devriyesinde şefaatini talep ederek o’nun duası ile yakarıyoruz "Allah'ım encamımızı hayreyle" AMİN