CHP’de sıfırlayacakmış!
Türk siyaseti ‘stratejik derinlik’ diye propaganda edilen Davutoğlu’nun politikalarından çok çekti. Dışişleri bakanlığı döneminden başlayarak pratik ve teoriği birbirine karıştıran sayın Davutoğlu’ndan bu millet çok çekti ve çekiyor.
Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin dış politikamıza yapıştırdığı bir ifade var ki unutulacak gibi değil.
O da ‘sıfırlama kültürü’dür.
Komşularla sıfır sorun diye yola çıktılar. Verilmek istenen algı şuydu, öyle bir politika izlenecek ki komşularla hiçbir sorun yaşanmayacak, yağlı ballı olunacak. Dış politikada dost ve düşman kavramı yoktur. Ülkenin menfaatleri vardır. Hele bu devlet komşumuz ise, elbette aramız iyi olmalıdır. Değil mi evimizde bile güvenliğimiz, rahatımız komşularımızla birebir bağlantılıdır. Birçok kişi vardır ki, komşusundan dolayı evini terk etmek zorunda kalmıştır. Ama iyi ilişki kurulan komşunuz varsa akrabadan da ötedir. Evinizin anahtarını teslim ederseniz, hatta çoluk çocuğunuzu teslim edersiniz.
Komşularla sıfır sorun bayağı fiyakalı bir ifade idi, stratejik derinlik ifadesi gibi insanların kültür derinliğine hitap ediyordu. Bu işin teorik kısmı. Teorik ile birlikte algı yönetimi yaptılar.
Uygulama ise çok farklı oldu. Öncelikle Amerika stratejik ortak olarak ilan edildi. Ardından küresel güçlerin bölgemizdeki işgal hareketi olan Büyük Ortadoğu projesine (BOP) eş başkan olundu. Takiben bu projenin gereği olan bölge ülkelerinin işgalinde taşeron olarak yer alındı; dış politikadaki hükümet icraatlarının özeti budur.
…
Sonuçta ne oldu, ABD hep daha fazlasını istedi, onu memnun etmek mümkün değil. Sonuçlarını Irak örneğindeki Saddam Hüseyin’in akıbetinde, İran şahı Pehlevi'nin sonunda ve birçok yandaş ülkede gördük. Bölge devletleri ile artık düşman kardeşler haline geldik. Hele şu Suriye örneğine bakar mısınız, kanlı bıçaklı olduk. Suriyeli milyonlar vatan cüda oldular, mülteci durumuna düştüler. Bu göç akımından dolayı ülkemizin güvenliği, demografik yapısı, kültürü, hastalık riski tehlikeli bir hal aldı.
Bakar mısınız dış politikada geldiğimiz sonuca sıfır sorun diye yola çıktılar her şeyi sıfırladılar. Bir kez daha görmüş olduk ki, içi boş büyük iddialar büyük projeleri gizlemek ve hazmettirmek için kullanılıyor.
…
Gelelim ana muhalefet partisi CHP’ye.
CHP de seçim sürecinde vatandaşın oyunu avlamak üzere hareket ediyor.
Vaatlerini hep birlikte takip ediyoruz. Bunları Prof. Dr. Haydar Baş’dan çalıyorlar. Bu vaatler ‘sosyal devlet baba devlet’ için olmazsa olmaz kurallardır. Ancak CHP’nin bu vaatleri gerçekleştirecek ne ilmi, vardır ne de cesareti.
Neden diyeceksiniz. Vaatlerin kaynağı olan Prof. Dr. Haydar Baş beye ait olan Milli Ekonomi Modeli (MEM) bir sistemdir. Üstelik kapitalizmi tarihin mezarlığına gömmüş bir tez. MEM tüketiciyi destekleyerek hareket eder, talebi arttırarak üretim ve istihdam sağlar. Kapitalizm ise kemer sıkma politikaları uygular; talebi kısarak sistemi ayakta tutmaya çalışır. Bugüne kadar gelen iktidarlar hep kemer sıkma politikası uyguladılar, vatandaşın çilesi de bundandır.
CHP’nin bakanlık anlaşması yaptığı Kemal Derviş kapitalizmin kıdemli temsilcilerindendir. Onun için esas olan varsa yoksa kemer sıkmadır.
Kılıçdaroğlu, yaptığınız seçim vaatlerini Kemal Derviş’le görüşüyor musunuz? sorusuna sürekli yazışıyoruz. Sayın Derviş, refahın tabana yayılmasından yana, diyor. Burada millete bir algı operasyonu yapılıyor, kapitalizm bir sistemdir yani bir otomobil gibi düşünün. Kemer sıkma sistemin ana kurallarından bir tanesidir, yani otomobilin tekerleği gibi. Mevcut ekonomi sistemi ile refah tabana yayılmaz, herkes global güçlere uşaklık yapar. Yani tabanı sömürmeden kapitalist sistem yürümez, tıpkı tekerleği çıkartılmış bir arabanın yürümemesi gibi.
CHP el ilanlarında sıfırlama ifadelerini kullandı. Esnafın sorunlarını sıfırlıyoruz diyor, sağlık sistemi sorunlarını sıfırlıyoruz diyor.
Eyvah bunlar da AKP gibi sıfırlama kültürünü uygulayacaklar.
Karar milletin sıfırlanmış komşu gibi sıfırlanmış Türkiye istemiyorsanız AKP’ den de CHP’den de uzak durun.