Cumhuriyet Bayramını Millet Olarak Kutladık
Cumhuriyetin ilanının 96. yılını coşkuyla kutladık. Çocukluk
yıllarımızda, biz okulluyken cumhuriyet bayramı kutlamaları yapılırdı. Daha sonraki yıllarda bayramlar kutlama değil
de tatil günü olması bakımından dikkat çekmeye başladı. Yıllar geçtikçe
cumhuriyet bayramı kutlamalarının yasaklandığına da şahit olduk. Geriye dönüp
baktığımız zaman, kutlama yapılsa da yapılmasa da bu resmi bir zeminde gerçekleşiyordu.
Oysa bayramlar toplum olarak bizleri bir araya getirdiği
gibi, tarih bilinci oluşturması açısından da önem arz etmektedir. Cumhuriyet’i
anlamak için 30. Ekim 1918 tarihine gitmek gerekir. Bu tarihte imzalanan
Mondros Ateşkes Anlaşması ile Osmanlı devleti fiilen ortadan kalkmış oldu.
Üç kıtada at koşturan, devletin yok olması milletin de
esarete düşmesi anlamına geliyordu. Zaten Osmanlının son döneminde yaşadığı
coğrafya tek tek elinden çıkmıştı. Kafkaslardan, Balkanlardan Osmanlının
hükümranlık sahalarından yaşam haklarını kaybetmemek adına Anadolu’ya
gelen Türk milletinin tek sığınağı Anadolu coğrafyası da işgal ediliyordu.
Artık İstanbul hükümeti İngilizlerin direktifi ile hareket
ediyordu.
Yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen Gazi Mustafa Kemal
Atatürk Anadolu’da millet ile tek vücut olmuş ve verdiği Milli Mücadelede
muvaffak olmuştur.
Prof. Dr. Haydar Baş beyin “Hoş Geldin Atatürk” eserinde
Milli Mücadelenin kodlarından bahsetmektedir. Atatürk'ün ortaya koyduğu Milli
Mücadelenin başarılmasında, dönemin din adamları çok önemli bir misyon
yüklenmişlerdi.
Milli Mücadele hız kazandığında, işgal güçlerinin etkisiyle İstanbul hükümeti
şeyhülislam imzalı fetvalar veriyordu. Elbet Atatürk buna sessiz kalmıyordu
Atatürk’e ve Kuvayı milliye’ye karşı yazdırılan fetvalara karşılık yüzlerce hocanın
ve müftünün imzasıyla gerçek fetvalar veriliyordu. Halife ve padişahın temsil
ettiği devlet, işgal altındaydı. Verilen fetvalarda bilakis devletin işgalden
kurtarılmasının dini bir vecibe olduğunun altı çiziliyordu.
Neticede gözü coğrafyamızda olan emperyalist güçlerin eli
boş kaldı. Milletin özüne ve hür iradesine dayalı Cumhuriyet ilan edilerek,
devlet ve millet esaretten kurtarılmış oldu. Bunu hazmedemeyenler güya dini
bahane ederek Atatürk’e ve Cumhuriyete karşı çıkmaya çalışıyorlar. İşgal
altındaki topraklarda bir devlet kuran, millet olarak bağımsızlığımızı borçlu
olduğumuz Atatürk adeta cezalandırılmaya çalışılıyor.
Bu güne kadar saklanan gerçekler Prof. Dr. Haydar Baş
beyefendi tarafından “Hoş Geldin Atatürk” eseriyle gün yüzüne çıkartılmıştır.
Gerçek Atatürk’ü tanımakla da Atamızın eserlerini daha iyi anlama imkânına da
kavuşmuş olduk.
29 Ekimde Prof. Dr. Haydar Baş beyin riyasetinde Trabzon’da
katıldığımız Cumhuriyet Bayramı kutlamaları halkın bizzat içinden coşup gelen
bir heyecan dalgası şeklindeydi. Kutlamalar artık yeni bir boyut kazanmış
oluyordu. Milletin bizzat kendisi Atatürk’e ve Cumhuriyet’e sahip çıkıyordu.
Hoş Geldin Atatürk
Hoş Geldin Cumhuriyet