Demokrasi mi otokrasi mi?
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim tarihi belli oldu. Başkanlık sistemi ne demek anlamak isteyenlere de manşet olacak şekilde belli oldu. Normal vaktinden yaklaşık 1 ay önce seçim olacak. Bunun en büyük sebebi anayasanın arkasından dolanmak. Fakat minare kılıfa sığmayacak kadar büyük. 14 Mayıs seçim tarihi olarak sayın Erdoğan tarafından açıklandı. Diyor ki, bu tarihi meclise getireceğiz, meclis bunu kabul etse de etmese de ben bu seçimi yapacağım. İşte başkanlık sistemi tam da bu demek. Soru şu peki halkın iradesinin temsilcisi olan parlamentonun görev ve yetkileri nerede kaldı. Halkın iradesinin yönetimde temsil edilmesi demek olan seçimler böylesi bir yaklaşımla ele alınıyor.
Bu yaklaşım demokratik değil daha çok otokratik bir yaklaşımdır.
Elbette erken seçim istemek herkesin hakkıdır. Bunun yolu milletin temsilcilerinin yeter oy sayısı ile bunu kabul etmesidir. Ama sayın Cumhurbaşkanı kabul etmediği takdirde ben de kendi yetkimi kullanacağım yaklaşımı, Prof. Dr. Haydar baş hocamızın altını çize çize ifade ettiği demokratik krallık değil de nedir?
Demokrasi varsa, parlamenter sisteme saygı varsa, burada meclise getirilir meclis kabul eder veya etmez kabul ederse seçim olur kabul etmezse seçim olmaz. Yok onlar kabul etmezse ben de yetkimi kullanacağım yaklaşımı halkın iradesine uygun bir yaklaşım değildir.
Efendim anayasa bana bu hakkı verdi yaklaşımı da doğru bir yaklaşım değildir, memlekette olağanüstü bir hal mi var? Seçim için algı yönetimi en üst düzeyde gerçekleştiriliyor ardından sihir bozulmadan seçime gidelim deniyor, yapılan budur.
Madem anayasa bu kadar önemseniyor, sayın Erdoğan yeniden adaylık konusunda neden aynı hassasiyeti göstermiyor. Şu kadar anayasa hukukçusunun ifadesi, Erdoğan aday olamaz şeklindedir.
O halde soralım Sn. Erdoğan kaçıncı cumhurbaşkanı olmak için seçime giriyor. Devlette bir kesinti mi oldu, bunun açık ifade edilmesi gerekir. Olan sadece anayasanın ilgili maddesinin değişmesidir o da devletin devamlılığına bir halel getirmez.
Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olabilir mi olamaz mı, altılı masanın cumhurbaşkanı adayı kim olacak, bu tartışılıyor. Türkiye’nin meselesi cumhurbaşkanı kim olacaktan ziyade, cumhurbaşkanı ne yapacak bunun tartışılmasıdır.
Tayyip Erdoğan bunca yıldan beri işbaşında neyi yapmaya yetkisi ve gücü yoktu da seçilince onu yapacak olsun.
Seçim öncesi uyguladıkları seçim ekonomisi, ülkeye geçici bir nefes aldıracak olsa da neticede ülkemiz ekonomisinin kayıp hanesine yazılacaktır.
Erdoğan, ülkemizin sadece 20 yılda nasıl asırlık kazanımlar sağladığını hep birlikte yaşadık ve gördük, diyor.
Güzel, o zaman gelin bir mukayese yapalım. Cümle alem biliyor ki, ülkemiz ekonomisi dolara endeksli. Ülkenin refahı, kalkınmışlığı, enflasyon nereye bakarsanız bakın bunu Türk lirasının dolar karşısındaki değeri belirler.
Yıl 2003 1 ABD doları 3,7 TL
Yıl 2023 1 ABD doları 18,80 TL
Ülke tam 5 kat geriye gitmiş durumdadır.
Buradan çıkan sonuç şu: 20 yılda kazanıldığı iddia edilen asırlık kazanımlar tamamen borçtur, yalancı bahardır, el atına binmektir.
O halde gelin cumhurbaşkanı adayı kim olacak tartışmasını geri plana atalım. Kazanan kişi içine düşülen badirelerden ülkeyi nasıl kurtaracak onu konuşalım.
O halde buyurun er meydanına!..