Demokratikleşme Paketi mi, Bomba Paketi mi?

Demokratikleşme Paketi mi, Bomba Paketi mi?

Demokratikleşme paketi nihayet açıklandı. Sayın başbakan bu paketin açıklamasını erteledikçe erteledi ancak buraya kadarmış.  Paket açıklanmadan önce karşı çıkanlar olacaktır zaten muhalefet hep böyle yapar diyerek tedbir almaya çalışmış olsa da yapılan hatanın cürmünü elbette kendileri de biliyor.

Saat 11:10 konuşmaya başlamasına rağmen paketin açıklamasına saat 11:45 de başlayabildi. 35 dakikalık zaman zarfında sürekli bu paketin sadece başlangıç olduğunu arkasının geleceğini ifade edip durdu. Hal diliyle, ancak bu kadar yapabildim, ancak sözümün arkasındayım konuştuklarımızı da yapacağım der gibiydi. Hatta bakın bu paket, asla bir pazarlığın eseri değildir derken bile kendini ele veriyordu. Yine, Anayasa yapsak sorunları kökten çözseydik cümlesi kendini savunma cümlelerinden bir tanesi idi. Burada muhalefet suçlanıyordu.

Aman efendim, biz yapacaktık ama onlar bize engel oldular mesajı veriliyordu. Niçin istenenler tam yapılamadı bunu açıklamaya çalışıyordu. Reform paketinin bir başlangıç olduğunu ifade etti etti de etti.

Şu cümlesi de çok manidardı. Her bir maddenin sözü geçmişte verilmiştir. Açıklanan paket verdiğimiz sözlerin yerine getirilmesidir. Paketin içeriğine baktığımızda bu sözün millete verilmediği ayan beyan ortada idi.

27 Mayıs 1960 da saat durdurulmuştur; değişimin önündeki en büyük engeldir, cümlesi ile kimi kast ediyordu acaba? Bu yaklaşım bile masum bir yaklaşım olmayıp vesayet tiyatrosunun devamı niteliğindeydi.

Bu arada Mustafa Kemal diyerek, şehitlerimizi anarak kamuflaj yapmaktan da geri durmadı.

Gelelim paketin içeriğine.

Her ne kadar irili ufaklı meseleler gündem edildiyse de işin bamteli okullardan kaldırılan ‘andımız’ da gizliydi. Nedir bu andımız isterseniz tekrar bir okuyalım.

“Türküm doğruyum çalışkanım

İlkem; küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak yurdumu milletimi özümden çok sevmektir.

Ülküm; yükselmek ileri gitmektir.

Ey Büyük Atatürk!

Açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.

Varlığım Türk varlığına armağan olsun.

Ne mutlu Türküm diyene!”

...

Gelecek nesillerin Türk oluşu, doğru ve çalışkan oluşu; ilkesinin küçükleri korumak büyükleri saymak oluşu; ülküsünün yükselmek ileri gitmek oluşu; Atatürk’e verilen söz ve varlığın Türk varlığına armağan edilişi ve nihayet Türk olmaktan duyulan mutluluk sayın iktidarı rahatsız etmiş olacak ki, bu andı iptal ettiler.

Hem de demokratikleşme adına.

Hem de sayın başbakanın paketi açıklamadan önce kullandığı Türkiye'yi prangalarından zincirlerinden kurtarma adına andımız kaldırıldı.

AKP hükümetinin en büyük yanlışı Türklüğü bilmemeleri. Türklük bir ırk mensubiyeti olarak ele alınıyor. Oysa Türklük bir medeniyet birliğidir. Hünkar Hacı Bektaş ile tanımını bulan Türklük kavramı İslam inancı ile varlık kazanmış, Ehl-i Beytin nefesi ile şekillenmiş, kültür medeniyet siyaset anlayışı bir olan bütünü temsil eder. Atatürk’ün anlattığı da budur. Bir bakıma Ne Mutlu Türküm Diyene derken ne mutlu Müslümanım diyene denmektedir.

Sayın hükümet Türklüğün tanımını bir ırka indirgeyerek tarihi bir hata yapmıştır. Bunun arkasından imtiyazlar gelecektir. Nitekim pakette bunlar mevcuttur. İmparatorluk mirasçısı bir devlet olarak bünyemizdeki etnik unsurlar da benzer imtiyazlar isteyecek neticesinde Allah korusun millet ve devlet bütünlüğümüz ortadan kalkabilecektir.

...

Pakette Nevşehir üniversitesinin isminin Hacı Bektaş-ı Veli olarak değiştirildiği ifade ediliyor. Bu istismarın dik alasıdır. Bir taraftan Hünkar Hacı Bektaş-ı Velinin misyonunu vizyonunu yok kabul edeceksin, diğer taraftan onun ismini bir kuruma vereceksin. Aleviler bu basit oyunlara gelmeyecek kadar basiretli insanlardır.

Mardin’deki Mor Gabriel Manastırı arazisinin vakfa iade edileceğini söyleyen başbakan Tayyip Erdoğan, Süryani vatandaşlarımıza haklarını teslim ediyoruz diyor ve şu anda 250’den fazla iade yaptık diyor.

Bakın Aleviler ne diyorlar.

1824 yılında ikinci Mahmut döneminde 700 tane tekkenin mal varlıklarına tümüyle el konulmuştu; niçin bunların hiçbirisi Alevilere iade edilmedi, diyorlar. Hacı Bektaşi Veli dergahı ve Abdal Musa Sultan külliyeleri başta olmak üzere niçin bunlar gündem edilmiyor diyorlar.

Beri tarafta BDP, Öcalan ile müzakere koşullarının gereği yerine getirilmediği için, bu paketi tanımıyoruz, bu paketi tanımayacağız açıklaması yaptı.

Netice…

Tayyip Erdoğan çok yanlış bir yola girdi. Binlerce yıldan beri süzülerek gelen devletin ve milletin dengeleri ile oynamaya kalktı. Görüldüğü gibi hem bütünü bozuyor hem de parçaları memnun edemiyor. Bir an evvel istifa etmezse daha da çamura batacağı ayan beyan ortadadır.

Devlet ve millet bütünlüğümüzün yeniden tesis edilmesi gerekmektedir. Bunun yolu Anadolu insanının kazanılmasında ve Türk milletinin şekillenmesindeki Ehl-i Beyt nefesini Anadolu’ya taşıyan Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli misyonu, Atatürk’ün Ahmet Cemalettin Çelebi hazretleri ile birlikte kararlaştırdıkları Türkiye Cumhuriyeti misyonu ve milletimize iş ve aş temini için Prof. Dr. Haydar Baş beyin Milli Ekonomi Modelinin uygulanmasıdır.

Unutmayalım ki başka vatan yoktur.