Deprem öldürmez, ihmal öldürür!
6 Şubat 2023, asrın felaketi olarak ifade edilen -Maraş, Adıyaman, Malatya, Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Adana, Elazığ, Urfa, Diyarbakır ve Kilis- illerimizde yaşanan depremin yıl dönümü. Canlarımızı kaybettik, ciddi acılar yaşadık. Aradan bir sene geçti. O bir sene dile kolay. Tabii ki, depremden etkilenen insanların yaşadıkları, kaybettikleri canlar, dostlar, iş yerleri gibi kayıpları da yan yana koyduğumuzda, hakikaten çok ciddi bir fatura karşımıza çıkmaktadır.
Depremden hemen sonra biz de bölgeye intikal etmiştik, gözlemlerde bulunmuştuk. Ben o bölgenin insanı olarak bütün illerin deprem öncesi durumunu biliyorum. Depremden sonra gittiğimizde, depremin yıkıcı etkisini görmek çok daha etkileyici oluyor. Birçok dostumuzu, insanımızı kaybettik. Bunların acısının bile ne kadar ciddi olduğunu anlatmaya kelimeler yetmez.
Depremin sadece ekonomik boyutunu ele almak çok basit kaçar. Çünkü bazı değerler var ki, o değerler bütün maddiyatın üzerindedir. Depremi sadece barınma ve geçim olarak ele almak son derece yetersizdir. Depremden sonra yapılan yardımları gündeme getirmek önemli ama asıl önemli olan "bizim ülkemiz gibi deprem kuşağında olan bir ülkede her depremde bu kadar insan mı kaybedeceğiz?"
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olarak meydana gelen depremler, 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde olup, 11 ilimizi etkiledi. Bu depremlerde resmi rakamlara göre 60 bine yakın insan hayatını kaybetti. 1 Ocak 2024 tarihinde ise Japonya'da 7,5 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu depremde ise 161 kişi öldü, 159 kişi yaralandı. Neden aynı ölçekte bir deprem, bir başka ülkede yüzlerce insanın hayatına mal olurken, bizde on binlerce insanın hayatına mal oluyor? Bu veriler, depremlerin büyüklüğü yanında, depreme karşı alınan önlemlerin de can kaybı üzerinde önemli bir etkisi olduğunu göstermektedir. İstanbul'da büyük bir deprem bekleniyor; Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda stres artmış durumda. Eğer Kuzey Anadolu Fay Hattı kırılırsa ve 7,6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelirse, sadece İstanbul'da değil, fay hattı üzerindeki il ve ilçelerde de büyük bir deprem bekleniyor. Bu depremin etkileyeceği insan sayısının 25 milyon olacağı tahmin ediliyor.
Yerel seçimlerin arifesinde olduğumuz vatandaş iki parti arasında seçime zorlanmaktadır. Oysaki her iki seçenek yıllardan beri denenmesine rağmen ortada çözüm yok. Bu siyasi partiler daha çok kayıkçı kavgası ile algı yönetiyorlar.
Kentsel dönüşüm çalışmaları, özellikle İstanbul'da, yerel seçimlerle bağlantılı olarak ele alınıyor. Ancak, bu çalışmaların mevcut ekonomik yaklaşımlarla ne kadar başarılacağı ortada.
Bu nedenle, farklı bir yaklaşım gerektiği ve mevcut kapitalist sistemle bu büyüklükteki bir kentsel dönüşümün mümkün olup olmadığı tartışılmalıdır.
Devlet ve millet olarak “güçlü” olmanın önemi ortadadır.
Bir kere çağdaş belediyecilik, almak değil, vermek üzerine bina edilmelidir. Ayrıca Milli Ekonomi Modeli ile kentsel dönüşümlerin gerçekleştirileceği bir belediyecilik uygulanmalıdır.
Bunun da adresi dünya çapında bilinen ve uygulanan Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet Milli Devlet projelerinin uygulayıcısı Bağımsız Türkiye Partisidir.
Yapılacak olan yerel seçimleri -yerelden genele- bir fırsata çevirmek mümkün olabilecektir.