Dış politikada sıcak günler

Dış politikada sıcak günler

Azerbaycan ile Ermenistan arasında başlayan sıcak çatışmalar devam ediyor. Uzun yıllardan beri Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan tarafından işgali, kanayan bir yara olarak devam ediyordu. Dünya devletleri güya barış görüşmeleri adı altında işgalin devamını sağlayacak fiili durum oluşturacak bir eylemin içinde idiler. Bütün buna rağmen Ermeniler ve kontrollerindeki teröristler tarafından, Azerilere karşı eylem düzenlemekten de geri durmadılar.

Azerbaycan ile Ermenistan’ın güçleri mukayese edildiğinde Azerbaycan açık ara öndedir. Buna rağmen bugüne kadar dış destekle Ermeniler şımarıkça hareket ettiler. Fakat bu defa baltayı taşa vurdular.

Azeri kardeşlerimiz bu savaştan muvaffak çıkacaktır. Neden? Çünkü haklılar, çünkü güçlüdür, çünkü cesaretliler, çünkü halkıyla bütünleşmiş durumdalar. Azeri kardeşlerimize başarılar diliyorum.

Allah onları muhafaza eylesin, ayaklarına bir taş değmesin. Azeri kardeşlerimiz bir hak mücadelesi veriyorlar. Uzun yıllardan beri, Azerbaycan'ın toprakları işgal altındadır. Sadece Dağlık Karabağ değil, buraların etrafındaki Azeri toprakları da işgal altında. Ermeniler buraları kendi egemenlik sahası kabul ederek, bu toprakların ekonomilerini tek çatı altında toplamış durumdalar.  

Ancak dünya devletleri işgal altındaki toprakların Ermenilere ait olduğunu kabul etmese de, çözüm de getirmediler. Savaşın bitmesi isteniyorsa, Kafkaslara barış ve huzurun gelmesi isteniyorsa işgal altındaki Azeri toprakları sahibine teslim edilmelidir. Aksi halde bu savaş topraklar alınıncaya devam edecektir.

Doğu Akdeniz’de yaşanan kriz, Yunanistan ve Kıbrıs devletinin (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) Türkiye ile ilgili yaptırım isteklerinin ele alınacağı Avrupa Birliği (AB) toplantısı 1 Ekim de yapıldı.

Hükümet cephesinden yapılan açıklamalarda, bu zirvesinin AB ile Türkiye arasındaki üyelik süreci için yeni bir başlangıç olabileceği konuşuluyordu.

Realist olmak gerekir. Bir kere AB ile Türkiye arasındaki üyelik görüşmeleri çıkmaz bir dehlize girdi. Daha doğrusu bu ilişkiler hiçbir zaman yolunda değildi ki…

AB yetkilileri, her fırsatta artık beklemeyin diyor; ülkemiz yöneticileri ise neredeyse 60 yıldan beri AB kapısında beklemektedir.

AB zirvesi sonunda yapılan açıklama, yerli basına gece yarısı düştü. Tercümede, çift yönlü bir strateji oluşturulmasına imkân tanıyan bir yaklaşım üzerinde mutabık kalındı şeklinde yumuşak bir ifade kullanıldı. Oyda haberin orijinal metninde, tamamen Yunanistan ve Kıbrıs Devleti lehine kararlı bir duruş var ve Türkiye’ye bir havuç uzatılıyor. Şayet kabul edersen çıkarların olur, aksi halde sana ne yapacağımızı görürsün kabilinden bir açıklama söz konusu.

Her zaman söylediğimizi yeniden söyleyelim. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bize bir hediyesi olan Milli Ekonomi Modelinden başka bir çıkış kapımız yoktur. Güçlü olursak ve “Ne AB ne ABD, Bağımsız Türkiye” dersek dost ve kardeş ülkelerle, topraklarımızda gözü olmayan ve menfaatlerimizin çatışmadığı ülkelerle çok hızlı bir şekilde bir araya gelebiliriz. Bu birliktelik alt yapısı zaten hazırdır. Nitekim Pakistan devletinin “3 millet 1 devletiz” tweeti oldukça manidardır. Daha Hindistan devleti içindeyken (Kardeş Pakistan'ın)  Mustafa Kemal Paşaya gönderdiği paralar ile milli mücadeleye, ülkemizin imarı ve kalkınmasına ne denli katkı sağladıklarını biliyoruz. Detaylı bilgi almak isteyenlere Prof. Dr. Haydar Baş beyin Hoş Geldin Atatürk eserini okumaları tavsiye ederim.