EĞİTİM KAMPLARINDAN NOTLAR
Bu kamp çalışmasının bir gündem maddesi de 12 Eylül de yapılacak olan Anayasa değişiklik paketinin oylanacağı referandum konusunda Bağımsız Türkiye Partisinin eğiliminin de belirlenmesi. Parti olarak evet mi hayır mı karar verilecek. Genel Başkan Sayın Haydar Baş son derece demokratik bir şahsiyet. Her konuda teşkilatı ile istişare halinde. Teşkilatın dolayısıyla halkın beklentilerini önemsiyor. Bizim gördüğümüz teşkilatın eğilimi tamamen "hayır' yönünde. Hatta ilk günden itibaren yapılan kulis toplantılarında hayır duruşunun en az 41 çeşit gerekçesini ortaya koyuyorlar. Bu konuda Prof. Dr. ünal Emiroğlu başkanlığında BTP'li geniş bir hukukçu kadro bir çalışma içerisinde.
Kampın ilk gününde daha çok yurdun dört bir tarafından gelen teşkilat mensuplarının yanında geniş bir akademisyen kadro da bulunuyor. Yine yurt dışından gelen "Uluslararası Bağımsız Ekonomi Modeli Birliği' mensubu akademisyenler de var eğitim kampında. Akşam kulislerde yapılan ilmi müzakereler büyük ilgi uyandırdı. Modelin sahibi BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin de lobide katılımcıların arasında oturması misafirlerle yakından ilgilenmesi kadroda ayrı bir heyecan oluşturdu.
Sabahın erken saatlerinden itibaren başlayan seminer konuları çok iyi seçilmiş.
Türkiye -Dış Politika; Türkiye- İç Politika; Teşkilatlanma; Sosyal Devlet; Milli Ekonomi Modeli. Bu konularda sahalarında yetkin parti kurmaylarının konuşmaları büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Kadro milli duruşuyla ülkemizin içinde bulunduğu hassas durumu birebir okuyor ve vaziyetten görev çıkartıyor. Hele yüreklerin toplu vurduğu Prof. Dr. Haydar Baş Beyin Genel Başkanlığındaki bu hareket Türk siyasetinde her geçen gün ağırlığını daha çok hissettirmektedir.
Vaziyetten görev çıkarmanın bir erdem olduğunu hemen belirteyim. Osmanlı'nın muhteşem zamanlarıdır. Kanunî Sultan Süleyman devletin akıbetini düşünür. Meşhur âlim Yahya Efendi'ye bunu sormaya niyet eder. Yazdığı mektupta, "İlahi sırlara vakıfsın. Bizi de aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Diye sorar. Mektubu okuyan Yahya Efendi'nin cevabı çok kısa ve şaşırtıcıdır; "Neme lazım be Sultanım!" Sultan Süleyman buna herhangi bir mana veremez. Kalkar Yahya Efendi'nin dergâhına gelir: Bizi geçiştirme, sorumu ciddiye al. Yahya Efendi şöyle der: Sultanım! Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık şayi olsa, işitenlerde 'neme lazım' deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese, bilenler de bunu söylemeyip sussa, fakirlerin, yoksulların, muhtaçların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başka kimse işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halka hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir... Bunları dinlerken ağlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder. Sonra da Allah'a kendisini ikaz eden bir alim olduğu için şükreder.
İşte BTP'li kadrolar "bana ne; nema lazım' yaklaşımından uzak "Bu Vatan Bizimdir, Bizim Kalacak' inancıyla yoluna devam ediyorlar.