Ekonomik çalkantının yansımaları içeride ve dışarıda oldukça can sıkıcı
Sene başından bu tarafa Türk lirası Amerikan Doları karşısında yüzde 30'dan fazla değer kaybetti. Bu kayıp son 9 ayda % 47. Üstelik TL 2 aya yakın zamandır sürekli değer kaybediyor. Türk lirasından 6 sıfır atılmasının üzerinden 15 yıl geçti. Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın "6 sıfır atılması devrim niteliğinde" diye açıkladığı bu işlemin temel amacı milli para birimine yeniden güven ve itibar kazandırmak olarak belirtilmişti. Her ne kadar paradan sıfır atılmasını, enflasyonla mücadelede tarihi bir başarı olarak ifade etseler de sonuç hiç de öyle olmadı. Bu yapılanlar pansuman tedbirler; oysa Türk ekonomisinin köklü yapılanmaya ihtiyacı var.
Döviz karşısında Türk lirasının bu kadar kısa zaman içerisinde bu denli değer kaybetmesi yurt içinden ve yurt dışından nasıl görülüyor bir bakalım. Yurt dışından bir örnek verelim. Mesela Rusya'nın açıklamasında, dünyanın en büyük 20 (G20) ekonomisine dahil olan bir ülkenin ulusal para birimindeki en güçlü değer kaybı olarak nitelendiriliyor. Son 10 yıldır sürekli temerrüt durumunda olan Arjantin bile buna izin vermedi, orada yılın başından beri peso %20 düştü” deniyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası sorumluluğu pek de üzerine almıyor. Uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi altında kur seviyesine ilişkin bir taahhütlerinin olmadığını ifade ediyor. Devamında döviz kurları, serbest piyasa dinamiklerince arz ve talep koşullarınca belirlenmektedir, diyerek yapacak bir şey yok demeye getiriyor.
TÜSİAD yaptığı açıklamada, Merkez Bankası'nın esas hedefini unutmaması gerektiğini belirtiyor. Öyle ya, döviz kurundaki yükselmeler enflasyonun tam de merkezinde yer almıyor mu? TÜSİAD başkanı açıklamasının devamında ihracatçıların dahi, kurdaki bu oynaklığın ve TL'deki değer kaybının öngörülemez noktaya gelmiş olmasından zarar gördüğünü söylüyor.
Hükümet cephesi bu işi biraz da tiye alıyor. Soğan ekmek yiyin, eti gramla alın, domatesi iki kilo değil iki adet alın, evinizin ısıtma derecesini düşürün, yokluğa alışın gibi daha neler neler diyor ve aba altından sopa da göstererek istismarı da ihmal etmiyor, vatanı kaybetmeyin diyor.
İhmal edilmemesi gereken bir veriden bahsetmek istiyorum. Vatandaş geleceğini garanti altında görmek ister. Milletin güveninin azalmaması gerekir. Yaşanan ekonomik tablo tüketici güven endeksine de yansıdı. Türkiye İstatistik Kurumu, kasım ayına ilişkin tüketici güven endeksi verilerine göre tüketici güven endeksi, kasımda geçen aya göre yüzde 7,3 azaldı. Geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi kasımda yüzde 7,5 azaldı. Gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi yüzde 8,8 azaldı. Özet olarak bütün güven parametrelerinin azaldığı görülüyor.
Muhalefet erken seçim diye bastırıyor. Ancak seçildikleri takdirde çözüm adına farklı nasıl bir uygulama yapacaklarını söyleyemiyor. Erdoğan ise "yeni ekonomi modeli" ile sorunları çözeceğini söylüyor. Hala burunlarının dikine gidecekleri yönünde açıklamalar yapıyor. 20 yılı aşkın zamandır başta olan bu iktidarın bu sorunları çözemeyeceği ayan beyan ortadadır.
Millet ve devlet olarak düşe kalka da olsa Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait Milli Ekonomi Modeline olan ihtiyacımız görülmüştür. Bağımsız Türkiye Partisi genel başkanı hukukçu Hüseyin Baş’ın açıklamalarında görüldüğü gibi çözümün tek adresi BTP'dir. İstanbul İl Başkanlığının 8. olağan il kongresi (yarın) genel başkan katılımlı olarak 28 Kasım Pazar günü saat 14'te Pullman Kongre Merkezi'nde yapılacak. Genel başkan Hüseyin Baş beyin konuşmasını mutlaka dinlemenizi tavsiye ederim.
Unutmayın ki gecenin en karanlık anı, güneşin doğmasına en yakın andır.