Ekonomik çözüm mü, kambur üstüne kambur mu?
Gündemde seçim ve ekonomi var, insanın içini karartan ekonomik rakamlar söz konusu. Dost acı söylüyor. Bayram münasebetiyle Anadolu'daydım. Halkın içine karıştık, esnafla oturduk, sohbet ettik. Hatta ben bir ara şöyle düşündüm, muhalefet vatandaşlara mikrofon tutsun, bunu alıp yayınlasın, başka muhalefet yapmasına gerek yok. Yani vatandaşın anlattıkları mevcut durumu çok güzel özetliyor. Vatandaş kirasını ödeyemiyor. Vatandaş aldığı maaşla geçinemiyor. Vatandaş siftah yapmadan dükkanını kapatıyor. Vatandaş tamamen bitik vaziyette, bıçak kemiğe dayanmış durumda. Tarım bitmiş, hayvancılık tükenmiş, geleceğe dair umutlar ciddi olarak yara almış.
Döviz kurundaki artışın önüne geçilemiyor, bugün dolar 19 TL. civarında, yıl sonuna kadar 24 önümüzdeki yıl ise 30'lu rakamlardan bahsediliyor. Hatta günümüzde döviz kuru her yerde aynı değil. Her yerde aynı kurdan döviz alıp satamayabilirsiniz.
Hükümet panik halde ekonominin bütün dengeleri ile oynuyor. Serbest piyasa ekonomisinde imkânsız üçlü denen bir durum vardır. Sermaye hareketleri serbest bırakılmışsa yani yabancı paraların yurt içine giriş çıkışı serbest bırakılmışsa faiz, döviz kuru ve cari açığın her üçü birden kontrol edilemez. Ak parti hükümeti faizle kendi kafasına göre sürekli oynamaktadır, merkez bankası marifetiyle döviz kurunu kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. Adeta iki dinden avare haldedir. Bu ucube uygulama ile hem cari açık patlamış hem de döviz kuru kontrolden çıkmıştır. Günümüz koşullarında uyguladıkları ekonomik davranışlar tamamen seçime yöneliktir. Vatandaşın içinde bulunduğu ekonomik darboğazı örtbas etmeye çalışmaktadır. Bilimsel olarak bu yapılan kırmızı sazan safsatasıdır. Yani dikkatleri farklı noktalara çekerek algı yönetmekten başka bir şey değildir.
Yaşanan ekonomik krizlerden çıkmak elbette mümkündür. Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli ile sıfır faizi uygularsınız, döviz kurunu da sabit tutarsınız. Emek ve üretim karşılığında oluşturulacak senyoraj ile ekonomiyi de emme basma tulumba gibi sürekli büyütebilirsiniz. Bu şekilde hem iş sahası açarsanız, hem geliri adil dağıtırsınız. Bu politikayı uygulayacak olan Bağımsız Türkiye Partisidir.
Avrupa bizim üç dört katımızdan daha fazla asgari ücret veriyor, buna rağmen et fiyatları bizim fiyatların üçte biri kadar. Vatandaşımız daha az kazanıyor, ancak gıdasına bile daha çok ödeme yapıyor. Böylesine abuk sabuk bir piyasa koşulları mevcut.
Hükümetin yaptığı şu; sesi çok çıkan ve seçim sonucunu etkileme potansiyeli olan kesimlere para vermek. Bunun yaparken hakkaniyet de düşünülmüyor, hesap kitap da yapılmıyor, dün kömür dağıtılırdı, bugün devlet imkanları ile böylesi bir dağıtım yapılıyor.
Vatandaş bu konuda da rahatsız. Elbette emeklilerimiz en az asgari ücret kadar maaş almalılar. Ancak bu taban olmalı prim günü ve miktarına paralel olarak emekli maaşları da düzenlenmelidir. Hükümet en az alan emeklinin maaşını 7.500 liraya çıkardı. Bir başka vatandaş 7.510 TL emekli maaşı alıyorsa bu düzenlemeden istifade edemiyor. Bu kişinin suçu 10 TL fazla almak mıdır? Üstelik emekli olmak için harcadıkları da işin cabası. Ez cümle adalet ortadan kalkmış vaziyette. Devlet adeta yap boz tahtasına döndü. Böyle yapınca da bu ekonominin sırtına kambur üstüne kambur biniyor.
Ekonominin çözümü dışardan borç almak değildir, borç alan buyruk alacaktır. Nitekim her 24 Nisan da olduğu gibi bu yıl da Ermeni soykırım iddiaları batılı devletler tarafından yeniden dillendirilmişse, bunun sebebi ülkenin içinde bulunduğu fakr-u zaruret ve para için batının kapısında beklemektir.