Erdoğan bir türlü karar veremedi
Türkiye'nin batılılaşma adına özünden uzaklaşmasının sonucunu merak mı ediyorsunuz. İşte sonucu, ülke olarak yaşadığımız tablodur.
Oysa bırakın özümüzden uzaklaşmayı, özümüze doğru bir yolculuk yapılsaydı bugünkü yaşadığımız olumsuzluklar olmayacaktı.
Avrupa Birliği, batılılaşma yolculuğunun kurumsallaşmış şekillerinden birisidir. Ancak gelinen noktada Avrupa Birliği artık kendi içinde dağılmayı konuşmaktadır. Avrupa kendi içinde, sömüren ve sömürülen ülkeler şeklinde iki parçadır. Almanya, Fransa gibi devletler, Estonya, Yunanistan gibi devletleri bir pazar olarak kullanmakta ve yaşar-yaşamaz hale getirmiştir. Ancak bu sömüren devletlerin de ayakta kalmalarına yetmemiştir.
Bugün Avrupa’da siyasiler, ilim adamları, yazar-çizerler Avrupa Birliğinin dağılmasını konuşmaktadır.
…
Bu perspektiften bakarak bir değerlendirme yapalım.
1986 yılında Berlin’de yaptığı konferans konuşmasında AB ile kimyamız uyuşmaz, AB ile birlik mümkün değildir, onlar bizi almazlar diyen Sayın Prof. Dr. Haydar Baş beyi gelişen hadiseler hep haklı çıkarmıştır.
Sayın Baş, Türk milletinin hilal, batının ise haçlı medeniyetinden kaynak aldığını ifade etmektedir. Batı ile Türk milletinin Haçlı seferleri ile asırlarca karşı karşıya geldiğini ifade etmektedir. Haçlı seferleri günümüzde de değişik isimlerle devam etmektedir.
Sayın Baş, dünya kamuoyuna dönük yaptığı açıklamada, AB'nin euro para birliğine geçmekle kendi ipini çektiğini ve 15 yıl içinde dağılacağını açıklamıştı. Bu tespitin yapıldığı günler AB’nin en şaşalı günleriydi. Dünya çapında güçlü imajı vardı. Sayın Baş'ın açıklaması o gün için tarihe düşülen bir nottu. Bu ikazın önemi ancak günümüzde anlaşılmaktadır.
Sayın Baş dün ne dediyse, bugün de aynısını söylemektedir.
…
Gelelim AKP hükümetine; cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlarına.
İlk hükümet olduğu günde AB’ye üyeliğin stratejik olduğunu ifade etmişlerdir. Hükümetleri boyunca hep batının dediklerini esas kabul ettiler. 12 yıl boyunca üyelik yolunda bir arpa boyu yol alamadılar.
Bugünlerde Almanya da "batının İslamlaşmasına karşı vatansever Avrupalılar" hareketi olsun, Avrupa’da ardı arkası kesilmeyen camilere saldırı ve Türkler başta olmak üzere Müslümanların Avrupa dışına çıkartılması gittikçe yükselen trend haline gelmiştir.
Hükümet milletin yıllarını aldı, batıcı uygulamaları ile medeniyetimizin içini boşalttılar. Ondan sonra kalkmışlar AB bizi almazsa almasın, diyorlar. Sn. Erdoğan bunda da karar kılmıyor, tekrar dönüp göreve yeni başlayan AB komisyon başkanlığına telefon açarak, üyeliğin Türkiye için stratejik bir tercih olduğunu ifade ediyor.
…
Şimdi gelişen olaylar ve süreç esnasındaki duruşlar ile ilgili tespitler yapalım.
1. Batılılar kendi içinde olmalarına rağmen süreci okuyamamıştır.
2. AKP başta olmak üzere 60 yıldan beri AB kapısında bekleyen siyasiler yanılmışlardır. Bırakınız uzağı görmeyi, yakını bile görememektedir.
3. Yaşanan süreç, Haydar hocayı haklı çıkartmıştır. BTP Genel Başkanı Haydar Baş bey sadece süreci okumakta kalmamış, aynı zamanda sorunların çözümünü de ortaya koymuştur.
Avrupa’da kendini yetkili görenler kendi sistemlerini tartışıyorlar, bizim ülkemizde ise, AB almazsa almasın diyorlar. Bu cümle bile onları ele veriyor. Merkezinde Avrupalıların iradesine ve reyine teslim olmuş siyasiler, ülkemizi içine düştüğü badirelerden kurtaramaz; hele bölgemize ve dünyaya yön hiç veremez. Bu iddialar olsa olsa algı yönetimi olur ki, sözden öteye gitmez.
İşte böylesi zifiri karanlık ortamda Sn. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bir güneş gibi doğmuştur.