Ermeni soykırım iddiaları - Papalık, AKP ve CHP

Ermeni soykırım iddiaları - Papalık, AKP ve CHP

Papa Francisco ayinde 20. yüzyılın ilk soykırımının Ermenilere yapıldığını ilan ediverdi.

Bu açıklama ülkemizi yöneten AKP’li cenahtan güya tepki aldı. Bu tepkinin daha çok papanın şahsına dönük olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Bu tutum aslında meseleyi örtbas etmektir. Oysa papalık bu konuda ilk günden beri Ermeni iddialarının yanında yer alıyor.

Bir adım daha atalım. Papalık Avrupa’da, Anadolu’da Müslüman Türk istemiyor. Haçlı işgal seferlerini ilk başlatan papa 2. Urban'dır. Çanakkale savaşlarında hristiyan dünyasını ayağa kaldıran, örgütleyen haçlı din adamlarıdır. Dünyanın yeni bir savaşa gittiği günümüzde, haçlı din adamları da cephede yerlerini almışlardır.

Soykırım iddiaları son derece vahim sonuçlara gebe olmasına rağmen ülkemizde ne bürokratik, ne siyasi ne de akademik olarak konu gerçek anlamda gündeme taşınmamıştır. Bu söylemin önüne geçilmeye çalışılmış olsa da Türk makamları gereken ciddi çalışmayı ortaya koy(a)mamıştır.

Ermeniler 1915 yılında yaşanan tehcir olayını dünya kamuoyunda sürekli gündem etmektedir. Ermenilerin hedefi 4 T olarak ifade edilmektedir. Amaç sadece yurdumuzu elimizden almak değil, aynı zamanda 100 yıllık tazminat isteyerek geçmişin intikamını almaktır.

Haklı olduğumuz bir davada neden haksız duruma düşülmektedir. Bunun sebebi dost ve düşmanların iyi tanınmaması ve dosta dost; düşmana düşman gibi davranılmamasıdır.

Son yıllarda devlet olarak ihmal edilen kırmızı çizgilerimizden olan Ermenilerle ilişkilerde makas değiştirilmiştir.

Süreci birkaç adımla özetleyecek olursak ilk durak zamanın dışişleri bakanı Abdullah Gül ile ABD dışişleri bakanı Powel arasındaki 2 sayfa 9 maddelik gizli anlaşmadır (2003). Basın yayında deşifre edilen maddelerden bir tanesi Ermenistan’a yönelik kısıtlamaların kaldırılmasıdır. Geçen zaman içerisinde AKP iktidarları boyunca olmaz denen bütün bu maddelerin adım adım halka hazmettire hazmettire gerçekleştirildiğini görüyoruz.

Geçtiğimiz yıl zamanın başbakanı Tayyip Erdoğan 1915 olaylarının yıldönümü münasebetiyle 9 ayrı dilde taziye yayınlamıştır. Ermenistan resmi makamları ilanı dikkate bile almamışlardır.

Erdoğan, cumhurbaşkanı olduğunda Atatürk’ün Çankaya’sını terkederek, yeni Türkiye’nin Aksarayında Ermeni soykırımını başpiskoposluk döneminden beri sahiplenen papayı ilk resmi konuk olarak kabul etmiştir.

Kurtuluş savaşı yıllarında Ermenilerce silah deposu olarak kullanılan, Türk kadın ve kızlarının kirletildiği Akdamar kilisesi, milletin vergisi ile ayine açılmıştır.

Bursa’da oynanan Ermenistan Türkiye arasındaki futbol müsabakasında zamanın valisi tarafından Azerbaycan bayraklarının stadyuma girmesi yasaklanmaya kalkılmıştır.

Gelelim ana muhalefete. Sözde Soykırım iddialarının mücadelesi veren bir ermeni bizzat Kemal Kılıçdaroğlu tarafından milletvekili adayı olarak gösterilmiştir. İstanbul 2. bölgeden birincisi sırada kontenjandan aday gösterilen Av. Selina Özuzun Doğan yaptığı açıklamada “Adaylığımın, Ermeni soykırımının 100. yılına gelmesinin simgesel anlamı var” demektedir. Devamında ise "Önceliğim, 1915 soykırımı değil, bugüne yansıyan kültürel soykırım…”  olacak diyor.

Bugüne yansıyan kültürel soykırımın ne olduğunu ise CHP adayının avukat olan kocasının verdiği mücadeleden öğreniyoruz.  “Atatürk, Dersim soykırımının siyasi sorumluluğunun tartışmasız birinci dereceden sorumlusudur!” derken Atatürk de soykırımcı olarak ilan ediliyor.

Selina Doğan'ın açıklamasında "Bunun CHP’ye olumlu yansımaları olacak…" ifadesi CHP’nin yönünü ortaya koyuyor. Olumlu yansıma kimden gelecek Türk millletinden mi, yoksa soykırım iddiasında bulunan ve gözü topraklarımızda olan güçlerden mi!

Burada söylemek istediğimiz Atatürk’ün partisi olan CHP’nin bütün değerlerini terk  etmiş olması. Aslında yeni CHP’nin AKP’den hiçbir farkı kalmamıştır.

 

Her ikisinin de yaptığı Ermenilere hoş görünmek Ermeniler üzerinden içte ve dıştaki güç odaklarına mesaj vermek.

Millet sahipsiz bırakılmıştır; bir algı operasyonuna kurban edilmek istenmektedir.

Bütün bu karanlık tablo içerisinde işgale karşı Kuvay-ı Milliye mücadelesi veren Haydar Baş ve kadrosu güneş gibi parlamaktadır.

Haydar Baş hocanın 28 Şubatın gerçek mağduru olmasının temel sebeplerinden bir tanesi 2001 tarihinde yaptıkları “Ermeni Soykırım İddialarını Red” mitingleridir. 28 Şubat'ın teftiş heyeti iddianamesinde Ermeni soykırımının reddedildiği bir haberin panolarda sergilenmiş olmasını, kapatma gerekçeleri arasına koymuştu. Fakat güneş balçıkla sıvanamaz.  Keser döner sap döner bir gün olur hesap döner.

Gözün aydın Türkiye diyorum. Çünkü Bağımsız Türkiye sevdalısı, sosyal ve ekonomik konularda dünyaya yön veren proje sahibi, Ehl-i Beyt aşığı Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu var, Bağımsız Türkiye Partisi var.