Ermeni soykırım iddialarını kabulden bir şey olmazmış
Ülkemizde gündem sürekli değişse de temelde sorunlar aynı.
Son yaşadığımız gündem Almanya'nın ermeni soykırım iddialarının kabulü oldu. Hükümet başta olmak üzere, gereken tepki de gösterilmedi. Ayrıca oylama öncesinde de hükümet gereken diplomasiyi ortaya koymadı. Hele oylama sonrasında bundan bir şey olmaz yaklaşımı kurbanlık koyun gibi başına gelecekleri kabullenmiş bir devlet ve hükümet görüntüsü verdi.
Ermenilerin 4T diye bilinen dünyanın kabul ettiği ve devletimiz tarafından da çok iyi bilinen açılım, maalesef hükümet tarafından pek de dikkate alınmıyor.
Nedendir bilinmez, tarih mi bilmiyorlar yoksa gelişmeleri milletten mi saklıyorlar.
Arama motorlarına 4T yazdığınızda çok sayıda sonuçla karşılaşırsınız. Yani konu gizli değildir.
"Ermeni Taşnak ve Hıncak cemiyetinin amacıdır. 4T den kasıt şunlardır:
*1.T: Tanıtım: Ermeni sorununu tüm dünyaya tanıtmak
*2.T: Tanınma: Ermeni sorununun varlığını çeşitli ülke meclislerine onaylatmak
*3.T: Tazminat talebi: Türkiye'den sözde soykırım karşılığında para istemek
*4.T: Toprak talebi: Tazminat talebinin arkasından toprak talep etmek."
Görüldüğü gibi sırada 3. ve 4. maddeler var.
…
Hükümet sessiz kalınca, milletin gazını almak üzere siyaset üretmek partili cumhurbaşkanı hedefi olan Erdoğan'a kaldı. Başladı hamaset yapmaya. Niçin hamaset diyorum. Çünkü Almanya'ya karşı geliştirdiği söylem sözde kalıyor da ondan. İcraata dönük hiçbir adım da atmış ve atacak değiller. Bakın, 29 batılı ülke soykırımı kabul etmiş durumda ve Türk hükümeti bu ülkelerle beraber olmak için çırpınıp duruyor. Bunu akılla izah edebilmek mümkün değildir.
AKP hükümeti komşularla sıfır sorun diye yola çıktı. Yıllar içerisinde bütün komşularıyla kavgalı duruma düştü. Bunun üzerine yanlışlarını gizlemek için “değerli yalnızlık” demeye başladılar. Bu kavram ilk defa Erdoğan başbakan iken başdanışman olan İbrahim Kalın tarafından ortaya atıldı. Oysa bu tanımın orijinali bambaşkadır. İlk defa Britanya için ifade edilmiştir. 19. yüzyıl koşullarında İngiltere aktif bir politika ortaya koyuyor ve Avrupa'daki hiçbir oluşumun içinde olmak istemiyordu.
Türkiye böyle mi?
Gözü topraklarımızda olan ülkelerle beraber olmak istiyor ve bu ülkeler ülkemizi içlerine kabul etmiyorlar, yetmedi elimizdeki sınırlı sayıdaki dost ülke ile de aramız bozuldu yapayalnız kaldık. Terk edilmişliğin adını yalnızlık koyuyorlar. Yine yanılma ve yine yanıltma politikası yürütüyorlar. Netice olarak her geçen gün koşullar daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.
…
Aynı günlerde Yeni Mesaj gazetesi tarafından tertiplenen Mustafa Kemal Atatürk Sempozyumu'nun altını çizmek isterim. Atatürk vatandır, Atatürk devlettir, Atatürk millettir diyen Sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ifadesini daha iyi anlıyoruz. Mandacı zihniyetin ülkemizi getirdiği zifiri karanlık halini yaşıyoruz. Oysa bizim milli olmaya, bağımsız olmaya ihtiyacımız var. Bunun yolu da öncelikle kuyruk siyaseti izleyen günü kurtarma siyaseti uygulayan siyasilerden kurtulmaktır.
Samimiyet “ne AB ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye” diyebilmek ve bunun içini projelerle dolduracak lider ve kadro ile beraber olmaktır.