Gadir-i Hum: Birlik Formülü
Gadir-i hum diye bir gün ve bayram varmış. O gün Müslümanlar özel programlar tertipliyorlarmış, ibadetlerine ibadet katıyorlarmış, kutlamalar yapıyorlarmış. Fakat biz bunu bilmiyorduk.
Peki ilk defa kimden duyduk? Nasıl oldu bu?
Düşünebiliyor musunuz, bu kadar saklı, bu kadar gizli olan bir gerçeklik? Güneş gibi bir gerçeklik, güneş gibi bir aydınlık nasıl saklanmış olabilir?
Hani diyor ya Üstat Necip Fazıl "Siz, güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız! Gerçek Müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!"
İşte Gadir-i hum güneşi, milletten bu şekilde saklanmış.
Siyasi otoritenin baskısıyla, kültürel sömürü ile, yanlış din algısı ile sadece ülkemizde değil İslam ülkelerinde de saklanan bir kutlu günden bahsediyoruz.
Yıllarımız bu şekilde geldi, geçti bizim. Ne zamana kadar? Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Gadir-i hum hutbesini gündem etmesine kadar? Bugünün ne olduğunu, niçin saklandığını izah etmesine kadar, Gadir-i hum'un hikmetlerini açıklayana kadar biz bundan habersizdik. Sadece biz değil, işi din tahsili olan ilahiyat çevresi de bugünden habersiz idi.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamız bir konuşmasında Gadir-i hum hutbesini ilk defa Bakü’de doktora tez savunmasında bir soru üzerine duyduğunu anlatıyor. “Benim doktora tezim Veda Hutbesi’nde İnsan Haklarıdır. Bakü’de tezimin müdafaasını yaparken felsefe doktoru bana dedi ki; “Hocam, Veda Hutbesi gibi malum Gadir-i hum hutbesi var. Ondan da bir şeyler bahsetsen…” Ben de ilk defa Gadir-i hum hutbesini orada duydum diyor.
Bunun üzerine hemen araştırmalarına başlıyor, büyük bir gerçeklik ile karşılaşıyor. Hocamızın Ehl-i beyte olan ilgisi ve sevgisi aslında çocukluk yıllarına dayanır. Hatta bizim mahallemizde öyle İslami bir yaşantı yoktu. Ben peygamberimizden önce Hz. Ali’yi bilir ve severdim diye anlatıyor. Bendenizin hocamızla 1985 yılında ilk defa görüşme fırsatım olduğunda bize Ehl-i beyt hakkında sohbet etmişlerdi. Hiç unutmam 4 halifeyi gündem etmiş ve şunu demişlerdi. 4 halife sıralamasında Hz. Ali 4. sırada sayılır. Bu bir siyasi sıralamadır. Oysa doğru olan imam Ali birincidir demiştir.
Haydar Baş hocamız Ehl-i beyt hakkında araştırmalar yapmış dünya tarihinde ilk defa 12 Ehl-i beyt imamının hayatını bir külliye çapında kaleme almıştır. Ehl-i beyt kaynaklarından sünni kaynaklardan istifade ile özgün ve orijinal eserler kaleme almıştır.
Maalesef ülkemizde Atatürk farklı tanıtılmış, Cumhuriyet farklı tanıtılmış, bağımsızlık kavramı farklı tanıtılmış; millet kamplara bölünmüştür. Bu durum ülkemizde “böl, parçala ve yut” taktiğinin uygulamasıydı. Haydar Baş hocamızın mücadelesi birlik beraberliği temin etmeye dönüktü. Ana misyonlarından birisi bu idi. 1980’li yıllarda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi konferans salonunda tertipledikleri Mehmet Akif Ersoy’u anma programını hatırlıyorum. Özellikle öne çıkan vurgu birlik idi. "Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez" vurgusu güçlü anlamda yapılmıştı.
17 Aralık 2010’da Arap baharı başlamış, ateş süratle sınırlarımıza kadar gelmişti. Ülkemizde güya din adamı diye propagandası yapılan insanlar, ateşe odun taşıyor bir Alevi, Şii – Sünni savaşını kışkırtıyorlardı. Geliyoruz 2011 yılına, Arap baharı ateşi, Suriye’yi sarmanın arifesinde. Ateş bölgeye sıçrayacak. Mezhep çatışmasına 5 kala, Haydar Baş hocamız öteden beri gündeminde olan Ehl-i beyti kamuoyuyla paylaşmaya başladı. Hocamız bir gün bizi topladı, bölgemizde bir mezhep çatışması çıkartmak istendiğini, özellikle Sünni dünyanın lideri olan Türkiye ile Şii dünyanın lideri olan İran’ın çatıştırılmak istendiğini dile getirdi. Bu masum halkların kanının dökülmemesi lazım. Ülkelerin mağdur olmaması lazım. Ülkemizin mağdur olmaması lazım. O halde bizim Ehl-i beyt sempozyumu düzenlememiz lazım dediler. Her iki dünyanın aslında bir bütünün parçaları olduğunu bizzat temsilcileri yoluyla kamuoyuna deklare etmek istiyordu. Bunun üzerine kısa süre içerisinde Bursa’da 1. Uluslararası Ehl-i beyt sempozyumu düzenlendi. 20 ülkeden 200’e yakın Alevi, Sünni ve Şii din aliminin katılımı sağlandı. Bütün program canlı olarak kamuoyu ile paylaşıldı. O zaman Şii, Alevi ve Sünninin bir bütünün parçası olduğu daha iyi anlaşıldı.
Haydar Baş hocamız aynı yıl Hatay’da tertiplenen Gadir-i hum Bayramında kapanış konuşması yaptı. Bu konuşmada hocamızın değindiği konu başlıkları son derece kapsamlıydı. “İmam Ali kimdir?, Hz. Ali hakkında nazil olan ayetlerden bazıları, İmam Ali’nin hilafeti ile ilgili hadisler, İslam dininde halifenin seçim usulü, İmamet bir imamdan diğerine Allah’ın emri ile bırakılan bir mirastır, Ehl-i beyt imamlarından halifelik makamı hakkında gelen hadisler, Hz. Ali’nin hilafeti meselesi, Hz. Fatıma (a.s.)’ın hilafetle ilgili görüşleri, İmam Azam’ın hilafetle ilgili görüşleri, İmam Gazali’nin hilafetle ilgili görüşleri, İmam Rıza’nın hilafetle ilgili görüşleri, Hilafetle ilgili ayetler, İmam Ali Ehl-i beyt’tendir, Ehl-i beyt hakkında nazil olan bazı ayetler, Ehl-i beyt’e hak ettiği önem gösterilmemiştir, Hz. Ali ve devlet, Ehl-i beyt sevgisi birlik mayamızdır.”
Hocamızın altını çizdiği önemli bir konu da Sünni ve Şiilerin aralarında iman birliği olduğunu ifade ederdi. Hepimiz aynı Allah'a inanıyor, aynı peygambere iman ediyoruz. İman esaslarımız aynı derdi. Hocamız, İmanın ve İslam'ın şartlarında bir olan Şiiler ile Sünniler sadece hilafet bahsinde ayrılırlar. Oysa Gadir günü inen ayetler dikkate alındığında onların inandığı şekilde hilafet hakikaten bir iman şartıdır, derdi.
Gadir-i hum hutbesi ile İmam Ali'nin hilafetini kabul edenler Sakife'de cayınca o gün İslam aleminin içerisine fitne ateşi düşmüş oldu. Bu fitne ateşi maalesef günümüze kadar gelmektedir. Bu kadar uzun dönemden beri İslam aleminin yumuşak karnı olan Şii - Sünni çatışmasında fitne ateşinin temellerine inen Haydar Baş hocamız, birliğin Gadir-i hum hutbesini anlamaktan ve yaşamaktan geçtiğinin altını çizmektedir.
Kurbanda kurbanlık kesersiniz, bunun bayramını yaparsınız; Ramazan ayında oruç tutarsınız, bunun bayramını yaparsınız, Ehl-i beytin kıyamete kadar hakimiyetini ilan ediyorsunuz, İmam Ali’nin imametiyle bayram yapıyorsunuz. Haydar Baş hocamız, bu sebeple en büyük bayramın Gadir-i hum bayramı olduğunu ifade etmektedir.
Birlik denince hangi çatı altında birlik olacak sorusu doğal olarak gündeme gelecektir. Haydar Baş hocamız bu konuda Sünni Sünni kalsın, Alevi Alevi kalsın, Şia Şii kalsın ama herkes Ehl-i beyt paydasında buluşsun demiştir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın çabalarıyla Gadir-i Hum ve Ehli beyt konusu gündeme taşındı ve bu alanda farkındalık oluşturuldu. Ehli beyt'in öğretileri, birlik ve beraberliği pekiştirmek, adaleti yaymak ve insanları erdemli bir yaşam sürmeye teşvik etmek için önemli bir kaynak oldu.
Sonuç olarak, Gadr-i hum hutbesinin İslam aleminde gün ışığına çıkartılması ile nifak ateşi söndürülmüş, birliğin ateş-i aşkı yakılmıştır.
Kutlu olsun.