Gelir adaletsizliği derinleşiyor
Gelir adaletindeki dengesizlik ülkemizde ve dünyada gittikçe artan bir sorun. Ülkemizdeki ekonomik darboğaz insanımızın yaşamını doğrudan etkiliyor. Hükümetin gereken desteği veremeyişi de buna eklenince sosyal adalet gerçekleşmiyor ve sosyal denge iyiden iyiye bozuluyor. Son yıllarda gelir adaleti fakirler aleyhine iyiden iyiye bozulmaya devam ediyor. Yani fakirler daha da fakirleşirken, zenginler daha da zenginleşiyor. Orta direk ortadan kalkmış durumda. Uygulanan ekonomik model olan kapitalizm bunun ana sebebidir. Ülkemizde ise kapitalizmin daha da kötü olan uygulaması ve ekonomi politikalarını Batı endeksli olması ekonomik tabloyu daha da kötüleştiriyor.
Gelir adaletsizliği, sadece ekonomik bir mesele değil, aynı zamanda bir milli güvenlik konusudur. Devletin güvenliği doğrudan etkilenir. Asgari ücret, gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir göstergesi olarak ele alınabilir. Eğer bir ülkede asgari ücret sürekli gündemdeyse, bu, gelir dağılımında bir adaletsizliğin olduğunun işaretidir. TÜİK'in açıkladığı verilere göre Türkiye, gelir dağılımı konusunda OECD ülkeleri arasında en kötü durumda olan ülkelerden birisidir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın (OECD) halihazırda 30 üyesi bulunmaktadır. Gelir dağılımı, bir toplumdaki gelirlerin kişiler ve gruplar arasındaki dağılımını ifade eder. Türkiye'de şahıslar ve meslek grupları arasında ciddi adaletsizlikler bulunmaktadır. Bu adaletsizlik, insanları sosyal olarak etkiliyor; örneğin, düşük gelirli bireyler sosyalleşme fırsatlarını veya eğitim olanaklarını kaçırabiliyorlar. Eğitim fırsatlarına erişemeyen veya sağlıklı bir öğrencilik hayatı yaşayamıyorlar, sanatta, inovasyonda vizyonda geri kalabiliyorlar. Ekonomik darboğaz içerisindeki insanlar, terör örgütleri veya suç örgütlerinin ağlarına daha kolay kapılabiliyorlar. Bu durum suç oranlarının artmasına yol açabiliyor.
Dünya genelinde zenginlerle yoksullar arasındaki makas giderek açılmaktadır. Oxford Kıtlıklara (Yokluklara) Yardım Komitesi'nin (Oxford Committee for Famine Relief) raporuna göre son 5 yılda dünya genelinde zenginlerin % 34 daha ekleyerek zenginleştikleri görülüyor. Ayrıca 2030'a kadar zengin ve fakir kesim arasındaki farkın daha da açılacağı ifade ediliyor.
Gelelim çözüme dünya genelinde olan ekonomik krizin çözümünde öncelikle Bağımsızlık kavramı önemli bir yer tutuyor. Kurtuluş için ilk adım, ekonomik olarak bağımsız olmaktan geçer. Kendi dinamiklerimizle, kaynaklarımızla, üretimimizle ve merkezi yapımızla bağımsız oluşturmamız gerekir. Batı'daki olumsuzlukların ülkemizde ciddi şekilde yaşanmasının sebebi, kendimize ait bir ekonomi modelimizin uygulanmamasıdır. Bağımsız bir ekonomi ve siyaset anlayışının olmaması büyük bir sorundur. Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli, tüketim eksenli bir ekonomi modelidir. Bu model, mevcut ekonomik modellerden farklı olarak, tüketiciyi ve onun alım gücünü merkeze alır. Tüketicinin cebine para koyarak, tüketimi ve dolayısıyla üretimi teşvik etmeyi amaçlar. Bu model, sadece Türkiye'nin ekonomik sorunlarının çözümü için değil, aynı zamanda dünya ekonomisinin sorunları için de bir çözüm olacaktır. BRICS ülkeleri, Milli Ekonomi Modeli'nin dış ticaret yaklaşımından ilham alarak, kendi milli paraları üzerinden ticaret yapma yoluna gitmişlerdir.
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin Türkiye'deki sosyo-ekonomik etkileri ve bu sorunun çözümü için Milli Ekonomi Modeli'ne olan ihtiyaç güneş gibi ortadadır. Bu modelin uygulanması, Türkiye'nin hem iç sorunlarını çözecek hem de dünya lideri bir devlet olmasını sağlayacak bir fırsattır. Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş ve kadrosu bu modeli uygulamaya hazır durumdadır. Burada söz milletindir.