Günaydın; 2016 kritik bir yıl olacakmış!

Günaydın; 2016 kritik bir yıl olacakmış!

Canlı yayında başbakan Davutoğlu’nu dinliyoruz; Diyarbakır sur’daki oldukça uzun konuşmasında ardı ardına sözler veriyor. Konuşma boyunca Diyarbakır ilimizin ismi  özellikle “Diyarbekir” olarak telaffuz edildi. Bir ara acaba ilin ismi mi değiştirilecek, vatandaşa bir mesaj mı veriliyor diye düşündüm.  Davutoğlu bir STÖ temsilcisi değil de, devletin başbakanı sıfatı ile konuştuğuna göre elbette bu önemli bir mesaj.

Şunu da belirtmekte fayda var. Sayın başbakan konuşmalarında edebi konuşmaya ve fiil çekimlerine dikkat ediyor. Önem verdiği eylemlerde geçmiş zaman, şimdiki zaman vurgusu yaptıktan sonra gelecek zaman çekimi ile mesajını vermeyi tercih ediyor.

Konu Sur'u ihya planı. Yıkılan, tahrip olan Sur nasıl ihya olacak bunlar uzun uzun anlatıldı.

...

İhya planı konuşulurken, konuşmadan önce de konuşmadan sonra da bombalar patlamaya devam ediyor.  Cenazelerin ardı arkası kesilmiyor, annelerin göz yaşları akmaya devam ediyor. Bu arada toplumda iki farklı psikoloji oluşuyor. Bir taraftan ateş düştüğü yeri yaklarken, diğer taraftan bütün bu yaşananlar sıradanlaşıyor. Başbakanın 2016 yılını kritik bir yıl olarak ifade etmesi ve -ya bir oluruz ya da bizi lime lime parçalarlar- yaklaşımı oldukça manidar. Aslında konuşulması gereken de tam burası. Sayın başbakanın bu itirafını anladık; peki bu günlere nasıl gelindi, sebepleri nedir onları bu konular ile yüzleşmeye davet ediyorum.  Görülecektir ki, AKP’nin hükümet olduğu ilk günden beri uygulamakta olduğu Büyük Ortadoğu Projesi, ABD ve AB’ye teslimiyetleri ülkeyi bu noktaya getirdi.

Elbette yıkılan yerler imar ve ihya konusu önemli, ancak asıl yapılması gereken başta bölge halkı olmak üzere insanca yaşam koşullarının temini. Güneydoğu Doğu Anadolu’daki hane halkı nüfus yoğunluğunu ve gelir düzeylerini yan yana getirdiğimizde zemin daha iyi anlaşılacaktır. Hele terörün bölgedeki iş imkânlarını daha da azaltması,  bölgeden göçü arttırmaktadır. Üstelik bu göç çözüme doğru atılan bir adım olmaktan çok uzaktır; sonu belli olmayan yolculuklara kulaç atmaktır bu.

...

Hem terörü bitirme adına, hem de bölge halkının huzuru adına yapılması gereken iş ve aş sorununu çözmektir. İş ve aş sorunu bugüne kadar maalesef çözülemedi. Çünkü çözüm için mutlaka proje gerekiyor, lider gerekiyor, kadro gerekiyor.

Yetkililere bir kez daha hatırlatalım, çözüm kendi milli kaynaklarımızı devreye koymaktır, insan zenginliğimizi bir sorun değil bir imkân olarak değerlendirmektir. Prof. Dr. Haydar Baş beyi dinleyen ülkeler onun Milli Ekonomi Modelini uygulayan devletler yol alıyorlar. Rusya bunu başardı, BRICS devletleri başardı, Türkiye de başarır. Yeter ki vaktimizi algı yönetimi ile geçirmeyelim.  Adalı, süslü sözler yerine öze önem verelim.