Hakimiyet bayramından haberdar mısınız?
Geçtiğimiz günlerde Mevlid kandilini idrak ettik. Hürmetine, kâinatın yaratıldığı peygamberimizin doğumu, herkesi ama herkesi ilgilendirmektedir.
Âlemlere rahmet olarak yaratılan peygamber efendimiz, zerreden kürreye bir kurtuluş muştusudur. İslam ülkelerinde bu kandil devlet ve millet olarak kutlanmaktadır. Özellikle, Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya ka¬dar İslâm ülkelerinde resmi ve gayri resmi bayram olarak kutlanmaktadır. Evet, bizim ülkemizde de milletimiz coşku içinde mevlid kandilini kutlamaktadır.
Şimdi şu soru hatırımıza gelecektir. Milletin ortak paydası, heyecanı olan hidayet güneşinin doğumuna, devlet nasıl bakıyor acaba?
Atatürk'ün başkanlığını yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1923 yılında Peygamber Efendimiz’in (sav) doğum gününü 'milli bayram' ilan etmiştir.
12 Rebiülevvel gecesiyle gününün Milli Bayram olmasına dair kanun teklif metni şudur. "Leyle-i Viladet Hazreti risaletpenahiye müsadif olup Türkiye'de saltanat-ı şahsiyenin ilgasıyla hukuk-ı saltanatın uhde-ı millete istikrarını ve hakimiyet-i milliyenin teessüsünü suret-i katiyede tesbit eyleyen kararın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce kabul edildiği 12 Rebiülevvel gecesi ile günü Hakimiyet Bayramı addolunmuştur"
Bu uzun yıllar dinsiz olarak anlatılan Atatürk'ün gerçek kimliğini anlamak açısından önemli bir tarihi gerçektir.
Ancak aradan geçen yıllar içerisinde peygamberimiz de unutturulmaya çalışıldı. Peygamberimizi anlamanın yolu olan Ehl-i Beyt unutturulmak istendi. Çünkü merkeze bağlılık ortadan kalkınca ümmet de darmadağın olacaktır. Peygamberimizin etkisi sınırlandırılarak İslam âlemi bölük pörçük hale getirilmiştir. Bugün İslam âleminde yaşanan bu kadar kavganın sebebi de budur. Eğer müslüman Müslümanı hem de tekbir getirerek katledebiliyorsa bu merkezden kopmanın ve sağa sola savrulmanın sonucudur.
İşte son yaşanan ‘fetö’ yapılanması bile bu kapsamda değerlendirilmelidir. Dinlerarası diyalog medeniyetler ittifakı adı altında peygamberimizin olmadığı bir din hayatı dikte ettirilmeye çalışıldı. Sonuçta okyanus ötesine biat eden bir iradeye, biat edildiğine şahit olduk.
Yaşanan sosyal problemlerde toplumu bir arada tutmak adına hemen dinimizin kuşatıcı iklimine sarılmak elbette doğru bir adımdır. Ancak kullanılan dini terimlerin, insanların akıllarında ve ruhlarında neyi temsil ettiğini biliyor muyuz? Fetö konusunda yaşanan bu kadar mağduriyete rağmen hükümetin hala Vatikan kontrolündeki dinlerarası diyalog çalışmalarına devam etmesini anlamak mümkün değildir. Dini ve milli bütünlüğümüze yönelik en büyük tehditlerden birisi olan imanımıza ve peygamberi yaşantımıza yapılan bu saldırı unsurları acilen ayıklanmalıdır. Hükümet yetkilileri maalesef sebepten ziyade sonuçlar ile mücadele etmektedir. Bu kısır bir yaklaşımdır. Bataklık kurutulmadan, sineklerin ortadan kalkması mümkün değildir.
O halde yeniden peygamberimizi anlamak ve ilahi rahmetten istifade etmek zorundayız. Bizi peygamberimize taşıyacak Ehl-i Beyt efendilerimizi tanımak ve istifade etmek zorundayız. Sn. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın kaleme aldıkları Ehl-i Beyt külliyatı Ehl-i Beyt ile aramızdaki mesafeleri kapatacak kilometre taşları mesabesindedir. Bize Ehl-i Beyt efendilerimizi tanıtan Haydar hocamıza müteşekkiriz.