Hayatımın Hikayesi
Prof. Dr. Haydar Baş hocamı nasıl tanıdım?
Prof. Dr. Haydar Baş hocamla ilk tanışmam 1985 yılına rastlar. O zaman kardeşim Hacettepe Tıp Fakültesine yeni başlamıştı; ben ise Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 5. sınıfta okuyordum. Yaz tatilinde Mesut'un sınıf arkadaşı Yavuz Köker'den bir mektup gelir. Mektupta, Haydar Baş hocadan alıntılarla, hayattan, ölümden ve ahiretten bahsedilmektedir. Mektubu ben de okuyorum ve etkileniyorum.
Fakültelerin açılmasıyla İstanbul'a geliyorum. Kardeşim Mesut beni arıyor, “Haydar hoca Aksaray'da Vatan düğün salonun gelecek” diyor. Ben de samimi bir arkadaşımla birlikte gidip programa katılıyorum. Heyecan ve fikir dolu bir etkinlik yapılıyor. Hocamız kapanış konuşmasında siyah pantolon ve gömlek, açık yeşil bir ceket giyinmiş; hiç unutmuyorum, elini kaldırıyor ve “Kudüs fatihini bekliyor” diye haykırıyor. Kendisine Kuran-ı Kerim ve ay yıldızlı Türk bayrağı hediye ediliyor. İşte o anlar hayatımı şekillendiren anlar oluyor. Dini ve milli değerleri buluşturan cesur, yürekli, mert bir zat ile karşılaşmıştım.
O tarihten itibaren her ay İcmal dergisi almaya başlamıştık. Dergiyi alıyor, yurtta arkadaşlarla okuyup müzakere ediyorduk. Bazı aylar dergi geç çıkıyordu, bunun üzerine İstanbul Fatihteki bürosuna gittik. Bu da bir hayra vesile oldu. Merhum Celal Mısır, merhum Ali Gedik hocamızla ve diğer yazar kadrosuyla tanışma fırsatımız oldu. Bundan böyle bu alperen kadroyla her fırsatta birlikte olmaya gayret ediyorduk.
üniversiteye başladığım yıl olan 1980 askeri darbe sonrasının ilk yılı. Ailem beni sıkı sıkıya tembihlemiş, “sakın ha siyasilere yaklaşma” diye. Böylesi bir psikoloji içerisindeyim. Ancak içimde aile büyüklerimden gördüğüm İslami ve milli hassasiyeti olan bir çevreyle birlikte olma özlemi var. Ben de böyle bir çevrenin özlemiyle arayış içerisindeyim. İlerleyen yıllar içerisinde değişik vesilelerle beni sohbetlerine, programlarına çağıran gruplara gidiyorum. Bir dönem gidiyorum, ancak beni tatmin edecek bir ortam bulamıyorum. En son nurculara gidip gelmeye başladım. Asker kökenli bir arkadaşın bunda etkisi vardı. Ancak orada da aradığımı bulamıyordum. İltifat, ikram var ama söylenenleri yapmama rağmen hal olarak inkişaf edemiyordum. Ortada bir kitap var, kitap okunuyor ve bir kişi de bunun açıklamasını yapıyordu. Yani yorumun yorumu yapılıyordu. Asırlardan beri yaşanagelen İslam ötekileştiriliyor farklı bir yaşam tarzı ortaya konmaya çalışılıyordu. Ben bunu çok kereler üst seviyedeki kişilerle paylaştım ancak tatminkâr bir açıklama bulamadım. Nitekim yıllar sonra Sayın Haydar hocamız, tanınmış bir nurcu yazar olan ve daha önce tanışmış olduğum ismin yayın organlarımızda yazı yazmasını istedi. Belli bir süre sonra "Kur'an ve Sünnete göre Yahudi ve Hıristiyanların yeri' konulu bir makale yazmasını istediğinde ilgili şahıs bu makaleyi yazmadı ve vermedi. Kökenlerden kopuşun acı sonucunu bugün geldikleri noktada görüyoruz.