Haydi er meydanına!
Ekonomi ilmi kendi başına rakamların konuşulduğu bir saha değildir. Ekonomi hayatın kendisi demektir, söz konusu olan rakamları etkileyen hayatın her saha ile ilgisi vardır. Bir başka ifade ile mikro ve makro ekonomik rakamlar toplumun genel gidişatı hakkında bilgi veren parametrelerdir. Bütünsel yaklaşım sorunların tespitinde ve çözüme ulaşmada önemlidir. Sadece gündemin kendisi değil gündemin arka planını geçmiş ve geleceğini de göz ardı etmemek gerekir.
Daha önce de yazdım. AK parti hükümetinin parlamenter sistemde dem cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde de uyguladığı ekonomik paket, serbest piyasa ekonomisidir. Üstelik uygulanan paket 24 Ocak 1980'de kabul edilmiş ve ilginç bir şekilde 12 Eylül darbesi sayesinde uygulanmaya başlanmıştır. Son 41 yıl içerisinde adı ve çizgisi ne olursa olsun gelen ve giden bütün hükümetler tarafından uygulanmıştır. Türk lirasının, döviz karşısında engellenemez değer kaybının sebebine bu perspektiften bakılmalıdır.
Ülkemize şu veya bu şekilde giren sıcak paralar ile bugüne kadar gelindi. Bunun karşılığında neredeyse satılmadık bir değerimiz kalmadı. Yer altı, yer üstü zenginliklerimizin yanında alınan borç ve buyruklar da işin cabası olmuştur. Neticede artık tünelin ucu görülmüştür. Gelinen yer, yol ayrımıdır. Alınacak karar ve uygulamalar hayati öneme haizdir. Ülke olarak fakirleşmemiz ve enflasyonun hızla yükselmesi kaçınılmaz son olmuştur. Bütün bu gerçekleri görmezden gelerek ve göstermeyerek hala millete ümit vermek ne anlama gelebilir? Göreceksiniz seçime kadar enflasyon düşecek, demenin iki açıklaması olabilir. Günü kurtarmak veya benden sonra tufan demektir. Her iki durumda da kaybeden milletimizdir, devletimizdir.
Yaşanan sorunlar karşısında toplumun çözüm arayışı daha da derinleşti. Bizim milletimiz kimi seçmeyeceğini bilir ancak kimi seçeceği konusunda maalesef zaafiyetleri vardır. Toplum mühendisleri bunu bildiği için vatandaşımızın önemsediği konuları ön plana çıkartırlar. Son günlerin yükselen değerleri - Milliyetçilik, Atatürkçülük, Sosyal demokrasi, Ulusalcılıktır.- Yapılan anketlerde de bu görülüyor. Bu defa birilerinin bu değerlerden birisine sahip çıkarak ön plana çıkmaya çalıştığı görülüyor. Hatta her biri ile ilgili bu bana aittir kimse alamaz kabilinden siyasi yapılanmalara ve siyasi mücadelelere yıllardan beri şahit olduk. Günümüzde de bu hortlatılmaya çalışılıyor. Bundan 25 yıl önce Prof. Dr. Haydar Baş hocamız “din ve milliyet hiçbir partinin tekelinde olamaz, her parti din ve milliyete hizmet etmek zorundadır” tespitini yapmış, bunun mücadelesini vermiştir. Sosyolojik olarak tanımlarsak millet, zaten bu değerler manzumesi değil midir. Hangisini diğerinden ayrı düşünebilirsiniz. Bu insan organizması gibidir, kimisi eldir kimisi ayak, kimisi gönül kimisi akıl... O halde doğru olan bu değerlerin bütününe sahip olmaktır. İşte o zaman milletin bütününü kucaklayabilir, barış ve kardeşliği tesis edebilirsiniz. Aksi mümkün değildir.
Türk milleti çözüm bekliyor. Çare olma iddiasında bulunanları er meydanında görmek istiyor. Çözüm olabilecek adres, sorunları görebilen ve çözüm üretebilendir. İstanbul'da yapılan Bağımsız Türkiye Partisi kongresi önemli bir gösterge oldu. Vatandaşın her kesiminin yoğun ilgi göstermesi, yaşanan coşku, genel başkan Hüseyin Baş beyin konulara vukufiyeti, Haydar Baş hocamızın projeleri ile Atatürk'ün izinde kararlı yürüyüşü siyasetin geleceği adına bir gösterge oldu.
Gelecek adına ümitvarız.