Hükümet - Cemaat ve Akıbet

Hükümet - Cemaat ve Akıbet

Erdoğan’ın etrafı sarılıyor. Zaman gazetesi  yazarı Hüseyin Gülerce köşesinden Erdoğan’a barış şartı olarak kadrolarımıza karışma mesajı veriyor.
Artık düğmeye basılmıştır. Geri dönüş mümkün değildir. Cemaat daha fazla kadro kıyımına uğramamak için manevra yapmaya çalışmaktadır. Ancak bu çaptaki bir operasyon, sıradan kadrolardan ziyade yönetim ve tecrübe birikimini gerektirir ki, bu da ancak bir devlet eliyle mümkündür. Cemaat ne kadar kendi kendine güç izafe etmeye çalışsa da, devlet içindeki çatışma onların boyunu aşar.
Fethullah Gülen’in elinde güç olsa beddualarıyla bu kadar gündem olmazdı.
Erdoğan’ın olası bir yanlışına karşı cemaat kadroları adeta başına nöbetçi olarak dikildi.
Bunların neticesinde o kadar çok yanlış yaptı ki, millet dokumuz tarumar edildi.
Cemaatın başının yaptığı iç karartan beddualara baktığımız zaman, insan hoşgörü ve diyalog bunun neresinde demeden duramıyor. Hani İsrail’e düşen bombalardan dolayı Yahudi çocuklar için ağıt yakanlar nerede, papaz ve hahamları cennete koymak için hiçbir dini kural ve kaide dinlemeyen Fethullah Gülen nerede diyesi geliyor insanın.
Ortada o kadar büyük bir tezad var ki, on yılı aşkın zamandan beri iktidar yolunda beraber yürüdükleri insanları en olmaz şekilde takip edecek ve onlar için en ağza alınmaz sözleri sarf edecek.
Yaşananlar bir yönüyle cemaatin de gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Neticede Erdoğan’ın cemaat mensuplarına açtığı kredi de bitmiştir.

Erdoğan ortadaki yanlışların hesabını sormalıdır. Hukuk tecelli etmelidir. İktidar marifetiyle bir günde çıkartılan yönetmelikler ortadaki kirlerin üstünü örtmeye yetmeyecektir. Sayın Erdoğan ilk günden kamuoyuna yansıyan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerine gidip adaletin yanında yer almaktansa savunmayı tercih etti. Hükümetin üzerine gelenlerin niyetleri ne olursa olsun ortada bir sonuç vardır. Kamuoyu baskısına dayanamayan Erdoğan, bakanlarının istifasını istemekte geç kalmanın farklı bir sonucunu da yaşamaktadır. Kendisine en yakın bakanlardan olan Erdoğan Bayraktar'ın başbakan Erdoğan’ı istifaya davet etmesi çok anlamlıdır. Artık pandoranın kutusu açılmıştır. Bugün, dün hiç değildir. Gezi parkı eylemleri ile tılsımı bozulan Erdoğan bu defa teşkilatı içinde yüksek sesle sorgulanmaya başlanmıştır.
AKP’den istifalar ardı arkasına gelmeye devam ediyor. Bu süreçteki ilginç isimlerden bir tanesi de İdris Naim Şahin'dir. Bu isim öteden beri Sayın Erdoğan’ın çok yakınlarındaydı. İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı döneminde genel sekterlik yapmıştı. Yani Sayın Erdoğan’ın sırlarını bilenlerden birisidir.

Bundan sonra ne olacaktır
ABD ile stratejik ortaklık hülyasından vazgeçmelidir. ABD kendi hedefleri için kullanır ve etkisi biteni deliğe süpürür.
Tarihi kırılmanın yaşandığı bugünlere bir günde gelinmedi. Erdoğan’ın adeta ABD temsilcisi gibi devleti yönetmesi, cemaat kadrolarına bürokrasiyi teslim etmesi ülkemizde ciddi sarsıntılara yol açtı. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Sayın Haydar Baş, başbakan Erdoğan’ı çok açık şekilde ikaz etmişti. Sekiz ay önce Aksaray’da arkasından Mersin’deki canlı yayınlanan Milli Kahramanlar programında ‘akibetin Şerif Hüseyin bin ali gibi olacak’ demişti. Ardından gezi parkı eylemleri sırasında uyarısını tekrarlamıştı. Bugüne kadar tavsiyelerden ders almayan Erdoğan, bakalım akıbetini görüp gereken tedbirleri alabilecek mi?
Yine Sayın Haydar Baş beyin Yeni Mesaj gazetesinde yayınlanan makalesi de Erdoğan, hükümet ve Türkiye’nin geleceği açısından tarihi tespitlerle dolu. Yeni Mesaj gazetesindeki 23 Aralık 2013 tarihli “Rahmet kapıları kapanmadan” isimli makalenin başbakan tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerek. Sayın Baş bu çıkışları ile tarihe not düşmektedir.
Tarih bu günleri yazacaktır.