Hüseyin Baş, Haluk Koç ve çözüm odaklı siyaset
CHP Genel Başkan yardımcısı Haluk Koç Bey, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş Bey'i BTP Genel Başkanlığı’na seçilmesinden dolayı tebrik etmek, Prof. Dr. Haydar Baş’ın vefatının seneyi devriyesinde de rahmet dileklerini iletmek üzere ziyaret etti. Ziyaret esnasında ülkemiz siyaseti üzerinde değerlendirmelerde bulunuldu. Görüşme samimi bir hava içerisinde geçti. Geçen hafta sağ kesimden gelen ziyarette de aynı sıcaklık ve samimiyet vardı.
Bu defada ‘devlet ve millet menfaatine yapılan özlenen siyaset işte bu’ dedim.
Haluk Koç Bey, sol kesimin sanki din karşıtı gibi algılandığını üzülerek ifade etti. Sohbet esnasında dini ve milli bütünlüğün Haydar Baş hocamızın şahsında müşahhas hale geldiğinin altı çizildi. Hemen şunu belirtmeliyim, Haydar hocamız Bağımsız Türkiye Partisi kurulmadan önce din ve milliyetin her partinin ortak malı olduğunu; her partinin bu ortak değerlere hizmet etmesi gerektiğinin altını çizmişti. Hocamız hayatı boyu bu fikri ilmek ilmek dokudu, bu medeniyet anlayışını kurumsallaştırdı. Eserler kaleme aldı, bu fikre hizmet eden BTP'yi kurdu.
Haydar Baş hocamızın toplum içinde çok ciddi taraftarları ve sevenleri vardır. Hatta yaptığımız yurt gezilerinde muhalif partiden de olsa ‘bizim ikinci partimiz Haydar Baş hoca’ derlerdi. O’nun fikri iktidarı kabul edilmişti. Hayatta iken bir kere bile görüşmediği insanların dostluğunu kazanmıştı.
Hocamız İzmir'de kordon boyunda arkadaşları ile çay içerken, sarhoş bir vatandaş O'nu görünce gelip “Seni seviyoruz, sen bizim hocamızsın, sen namus ehli bir insansın” diye sevgi ve saygısını dile getirmiştir. İnsanlar hocamız hem anamız hem babamız diyorlardı.
12 Eylül darbesinden sonra içeri alınanlardan birisi de hocamızdı. Güya evinde insanlar toplanıyor, Allah'ın ismi zikrediliyor diye içeri alınır. Evinde yapılan aramada bulunan tesbih suç aleti sayılır. İş o kadar ileri boyutlara taşınır ki, hocamız devlete karşı suç işlemiş gibi kabul edilir. Sorgulamalar, göz korkutmalar, eli kelepçi işkence altında sorguya tabi tutulanları gösterip “senin de sorgunu böyle mi alalım” şeklinde tehditlere maruz bırakılır.
Hocamız ise “onlara ne soruyorsunuz şurayı siz mi bombaladınız, şu şahsı siz mi öldürdünüz; bana ise Allah dedin mi demedin mi diye soruyorsunuz” şeklinde cevap verir.
“Ben askerliğimi yedek subay olarak yaptım, askerde bize cephede düşman ile karşılaşınca süngü tak Allah Allah diye saldırmayı öğrettiler”. “Orada serbest burada yasak mı evet, ben de Allah dedim yine derim” şeklinde verdiği cevap ile psikolojik saldırıları bertaraf eder. Sorgu aşaması böylesi zorlu geçer. Konu kovuşturmaya geldiğinde askeri hakim “ne demek ben her gece bir kadeh içki alırım kimse bir şey diyemez bu delikanlı da Allah der O'na da kimse bir şey diyemez der ve beraatına karar verilir.
Aslında 12 Eylül sürecinde hocamızın yaşadıkları bir film değil, dizi film olabilecek şekilde geçer. Fakat Haydar Baş hocamız her defasında suçsuzluğunu ispatlar.
Bütün bunları niçin anlattım. Hocamız “o dönem beni içeri aldılar haksız yere öldürecekler diye çok korktum, çünkü benim davamı devam ettirecek bir kimse yoktu” der. “Şimdi ise ölmekten korkmuyorum, çünkü on binlerce Haydar Baş var” demiştir. Hakk’a yürümeden az bir zaman önce kendisine sorulan bir soruya ise, “ben her şeyi yazdım evladım” diye cevap vermişti. Evet, Haydar Baş hocamızın mücadelesi aynen devam ediyor, hem de O'nun istediği şekilde.
Şimdi bayrak BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş Bey tarafından taşınmaktadır. Av. Hüseyin Baş Bey O'nun medeniyet ve siyaset kodları ile hareket ediyor. Onun eserlerine hizmet etmeyi ve fikri iktidarın siyasi iktidara evrilmesi için gayret ediyor. Bağımsız Türkiye mücadelesinde eline aldığı bayrağı burçlara dikmek için kadrosu ile kenetlenmiş “varbihayalimiz” diyerek ideallerinin mücadelesini veriyor.