Hüseyin Baş, Ümit Özdağ görüşmesi ve Türk siyaseti projeksiyonu
Türk siyasetinde bel altı vurma tutumu ciddi bir sorundur. Bu sorun, bir hastalık derecesinde. Üstelik bulaşıcı bir karakter taşıyor. İktidarı da muhalefeti de aynı yolu takip ediyor. Ülke olarak içine düşülen çıkmaz, bu kısır çekişmenin sonucu değil midir? Aslında herkes kendi eteğindeki taşı döküyor. Değil mi ki, her küp kendi içindekini sızdırır.
Siyasi iktidarlar ancak fikri iktidar sonrası bir anlam kazanır. Fikri olmayanların yapacakları icraatlar taklitten öte geçemez. Bu eylemlerin, fikri kökeni olmayınca ve kendi arasında bir bütünsellik bağı yoksa yürüyüş sizi menzile ulaştırmaz. C.başkanı Erdoğan'ın 'Siyasi iktidar olduk ama sosyal ve kültürel alanlarda iktidar değiliz' sözü işte bütün yaşanan olumsuzlukların ikrarıdır. Fikri iktidar olmayanlar siyasi iktidar da olsalar bunun kimseye faydası yoktur.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bir ömür boyu fikirlerini ilmek ilmek dokumuş örnek bir mücadele vermiştir. Sadece ülkemiz değil, diğer ülkelere baktığımızda da bunu rahatlıkla görüyoruz. Bu gerçek gizlenemeyecek ve açık ifade edilecek kadar aleniyet kazanmıştır.
Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Ümit Özdağ arkadaşları ile birlikte Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza taziye, Av. Hüseyin Baş beyin genel başkanlığa seçilişini tebrik ve yeni taşınılan BTP genel merkezine hayırlı olsun ziyareti için geldiler. Görüşmede ülkemiz ve dünyadaki gelişmeler konuşuldu, karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu.
Görüşmeden birkaç not aktarmak isterim. Bir kere bu toplantı karşılıklı nezaket kuralları içerisinde idi. Taraflar birbirlerini can kulağı ile bir istişare mantığı ile karşılıklı olarak birbirilerinin doğrularını destekleyerek geçti. İşte dedim; siyasiler arasında olması gereken istişare adabı bu olmalı. Öyle ya, hepimizin ortak meselesi devletimizin bekası, milletimizin birlik ve beraberliği değil mi? Önemli olan fikri iktidar değil mi, siyasi iktidar kime nasipse o fikri hayata o kadro geçirmeyecek mi?
Bir ara ülkemiz siyasetinde bu havanın hâkim olduğunu düşündüm. Ne kadar da güzel olurdu. Ancak bir farkla bel altı vuruşları, kişiselleştirilmiş siyasi söylemleri kaldırdığınızda birçok siyasinin hatta siyasi iktidarın bile ‘lal’ olduğu gözümün önüne geldi…
Görüşmede öne çıkan konular da vardı. Atatürk, Hacı Bektaş-ı Veli, dini ve milli bütünlük, mülteci konusu etraflıca konuşuldu. Türk milletinin Ata'sıyla buluşmasında misafirler, Haydar Baş hocanın bir referans olduğunu söylediler. Hüseyin Baş Bey ise hocamızın Anıtkabir’e giderken abdestli olun sözünü hatırlattı. Ahmet Yesevi hazretleri, Hacı Bektaş-ı Velinin, Türk milleti üzerindeki etkileri konuşuldu. Haydar Baş hocamızın Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin Anadolu’nun genel kurmay başkanıdır tespiti dile getirildi. Kültürel işgal karşısında, O’nun öğretilerine olan ihtiyaç konuşuldu. toplumsal huzurun birlik ve beraberliğin mayası tam da burası idi. Mülteci konusunun altı çizildi. Bu konu etrafında oluşturulan istismara yönelik çalışmalar, plan ve projeler var. Bir de gözden kaçırılmaması gereken bir husus mültecilerin psikolojisi ve yaşanan sosyolojik gerçeklikler. Vatan-cüda olan bu insanlar hallerinden hoşnutlar mı, elbette hayır. Konunun enine boyuna ele alınması gerekiyor. Konu bidayetiyle ele alınmalı ve biran evvel çözüm üretilmelidir.
Dostluk çerçevesinde ele alınan konular hakkında ne kadar konuşulsa azdır. Bu konuların ele alınması ise gelecek adına son derece sevindiricidir. İnancım o ki, ihtiyaç duyulan bu barış atmosferi bütün siyasileri içine alarak dalga dalga bütün yurt sathına yayılacaktır.