Hz. Mevlana’da Peygamber Sevgisi

Mevlana 13. Yüzyılda yaşamasına rağmen hala canlılığını koruyan hak dostu, veli biz zattır. Mevlana hayatında 3 büyük irşat dönemi geçirmiştir. Doğumundan itibaren bir ilim ve irfan ocağındadır o. ılk eğitimini babası Sultan-ul ulema Bahaeddin Veled hazretlerinden almıştır. ıkincisi mürşidi Seyyid Burhaneddin hazretleri ve aşk dönemi olan üçüncü irşat dönemi ise şems-i Tebrizi ile geçmiştir. Tabiri caizse ruhu ve maddesi ilmek ilmek işlenmiştir.
Mevlana aldığı eğitimin gereği olarak fenafişşeyh makamından sonra fenafirresul makamını da yaşamış bir hak dostudur. Mürşitte fani olma döneminden sonra artık o, varlık aleminde Hz. Peygamberledir. Mevlana şöyle der,
"Bugün Ahmet benim
Ama dünkü Ahmet değil
Bugün Anka benim
Ama yemle beslenen kuşcağız değil
Tur-i sina'nın gönlüyüm ben
üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum
Benim sarhoşluğumun sonu yok!"
Peygamber efendimiz kâinatın hürmetine yaratıldığı hâtemü'l-enbiyadır. Bakın Mevlana eserlerinde peygamberimiz hakkında neler söylüyor.
“Allah ona rahmet etsin, esenlik versin, Allah elçisi, o önüne ön bulunmayan âlemin tercümanı, o Arabın, Acemin en fasîhi, o ilim ve kerem madeni, o davulsuz, bayraksız padişahlar padişahı, o kâinatın ulusu, varlıkların ve var olanların sultanı…” Macâlis, s. 11, Meclis: I.
“… âlemin de, âdemin de en başı, en büyüğü, en iyisi, insanlarla cinlerin peygamberi, iki âlemin güneşi, âlemin rahmeti, âdemoğullarının övüncü…” Macâlis, s. 79, Meclis: V.
“ O seçilmiş elçi, o kadri yüce sefir, “Sonra yaklaştı, yakınlaştı” (Necm, 53/89) makamına yaklaştırılmış olan, “ıki yay kadar kaldı araları, yahut daha da yakın” (Necm, 53/9) âyetiyle durağı bildirilen, önce gelenlerin de hayırlısı, sonra gelenlerin de hayırlısı bulunan, peygamberlerin sonuncusu, varlıkların özü-özeti, apaçık deliller gösteren; sonu, ucu-bucağı bulunmayan, kıyaslanamayan bir deniz olan, “Ona bir ışık verdik ki insanlar arasında onunla gezer” (En”âm, 6/122) âyetiyle şanı övülmüş bulunan; cennetin, cennet bahçelerinin kilidi; sırlarda ve gerçeklerdeki, remizleri açan, “Gerçekten de biz sana Kevser”i verdik” (Kevser, 108/1) fermanıyla âlemi aydınlatan, güneşe eş…” Macâlis, s. 92, Meclis: VII.
O, birkaç yerde tekrar ettiği şu mısraları sevgilisi peygamberimiz Hz. Muhammed için söylemiştir:
Yel beni size götürseydi,
Yellerin eteklerine sarılırdım.
Sizi öylesine özledim ki, kuştan daha tez uçar-gelirim size;
Ama kanadı kesik kuş, nasıl uçabilir? Mektuplar, s. 17, Mektup: VI; s. 76, Mektup: L; s. 78, Mektup: LI; s. 153, Mektup: CIII.
O, bu dünyada da şefaatçidir, o dünyada da; bu dünyada insanı dine götürür, o dünyada da cennetlere.
Onun gizli, aşikâr işi, daima “Ya Rabbi, kavmime sen doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” demektir.
Onun nefesiyle iki kapı da açılır. Duası, iki âlemde de müstecap olur.
Mesnevî, C. VI, s. 15, b. 164-167
Bilirim, bildiririm ki Muhammed Allah'ın kuludur, elçisidir. Onun şerîatıyla evvelki şerîatların hükümleri kalkmış gitmiştir; peygamberliğiyle önceki peygamberlerinin peygamberlikleri bitmiştir. Macâlis, s. 91, Meclis: VII.
Mevlana'yı ıstismar Edenlerde Var
Aşkı muhabbeti ve hoşgörü anlayışı Kuranın sınırları içerisindedir. Ancak istismara maruz bırakılmıştır. Bütün güzel kavramları istismar edenler Mevlana'yı da onun sevgi ve hoşgörüsünü de istismar etmişlerdir.
Zaten münafıkların genel karakterlerden bir tanesi de istismardır. Müslümanları dinler arası diyalog ihaneti ile Mevlana ile aldatılmaya çalışılmaktadır. Maalesef Mevlana adına kültürler arası diyalog panelleri düzenlenmekte, Mevlana adına gayrimüslümlere plaket verilebilmektedir. Mevlana adına kurulan düşünce kuruluşları yine Mevlana ödülü verdiği papazlarla, hahamlarla hemhal olmaktadır. Hatta kendi adına yurt dışında kurulan organizasyonlarla dinlerarası diyalog çalışmaları yapılmaktadır. Dinlerarası diyalog din adına dinin istismarı ve inkâr edilmesidir. Peygambersiz bir din anlayışıdır.
Dinin hem dünyaya, hem ahirete bakan yüzü vardır. Dini bütünlük milli bütünlüğün de teminatıdır. Dolayısıyla dinle oynayanlar milli bütünlükle de oynamaktadırlar. "Ilımlı ıslam' projesinin ülkemizde hâkim kılınması için kurulan tezgâh, ıslam'a ve Müslüman'a hizmeti değil, bizzat dinin tahrip edilme gayretidir. Dinlerarası Diyalog çalışmaları ile diğer din mensuplarını Allah'ın, Kur'an'daki hükmünün aksine kurtulmuş kabul edenler, bugün Müslümanlara namlu doğrultacak seviyeye gelmişlerdir.
Dinlerarası Diyalog Projesinin Hedefi Nedir?
Dinlerarası diyalog veya Medeniyetler buluşmasının adı değişse de hedefleri hep aynı. Projenin hedefi, papalık misyonunu gerçekleştirmek ve bütün dünyayı kiliseye bağlamaktır. Bu çalışmanın esası ıslam'ın içinden peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'yı çıkartmaktır. Canlı Kuran olan Hz. Muhammet Mustafa'yı yok kabul eden bu batıl anlayışı halka hazmettirmektir. ışte bu proje adım adım uygulanmaktadır. "Hz. ıbrahim de buluşalım' diye başlayan bu düşünce, peygamberimizi yok kabul etme noktasına kadar gitmiştir.
Afrikalı yazarın ifadesini hatırlayın. “Batılılar Afrika'ya geldiklerinde onların elinde ıncil vardı, bizim ayaklarımızın altında topraklarımız. Gözümüzü kapattırdılar. Gözümüzü açtığımızda ise elimizde ıncil vardı; onların ayaklarının altında ise bizim topraklarımız.” Batılıların din anlayışını en iyi özetleyen kıssalardan birisi budur. Bu örnekte de olduğu gibi dinlerarası diyalog çalışmalarıyla hedeflenen işte bu sonuçtur.
Bütün bu faaliyetlerin Müslüman ülkelere karşı değişik isimlerle işgalin yoğunlaştığı günlere denk gelmesi de bir tesadüf değildir. Dinlerarası diyalog çalışmalarının neticesinin ne anlama geldiğini Endülüs - Emevi devletinin acı akıbetinde görmemiz mümkündür. Toplumun inanç esaslarını bozdular sonra da bu çalışmaya alet olanlar dâhil hepsini katlettiler. ışte aynı oyun, bugün nerede Müslüman varsa orada oynanmaktadır. Gelinen nokta bir kırılma noktasıdır. Bu oyunu ilk tespit eden ve milletimizi haberdar ederek şuurlanması için çaba sarf eden Prof. Dr. Haydar Baş bey olmuştur.
Mevlana'nın gayrimüslimlere bakışı çok nettir.
Bir gün görüştüğü bir papaza sormuştu:
— Sen mi büyüksün, yoksa sakalın mı? Papaz çekinmeden cevap vermişti:
— Ben sakalımdan yirmi yaş büyüğüm..
— Senden yirmi yaş küçük olan sakalın ağarmış.. Yazık değil mi ki, sen hâlâ karanlıklar içindesin..
Bu sözün taşıdığı ince, zarif mânayı anlayan papaz, hemen o gün müslüman olmuştu.
Mesneviden bir örnek verelim.
Dinlerarası Diyalogçulara Mevlana'nın Cevabı…
Deccaliyet projeleri için Mevlana'yı istismar etmek isteyenler hiç kendilerini saklayamazlar.
Bu konuda Mevlana hazretleri bakınız asırlar öncesinden nasıl bir keramet gösteriyor.
Benim Kur'ân'a taat ve kulluktur şiârım
Muhammed Mustafa'ya türâbı rehgüzarım
Benim bu sözlerimden hilaf kim naklederse
Hem ondan, hem sözünden, şikâyetçi ve zârım.
Mevlana
Mevlana'nın güneşi o kadar aydınlık ki, orada Allah (CC) ın tecellisi var, Peygamberimiz'in şefaati var; orası gül bahçesidir. Bu yoldaki Mevlana ve takipçilerine selam olsun. Onu istismar edenler ise, Mevlana'nın bizar oldukları nefislerinin zindanlarına mahkûm olmuş bedbahtlardır. Onlara da yazıklar olsun.
Vuslatının 739. yılında Hz. Mevlana - şeb'i Arus programındaki konuşma metnidir.