İcraatlar sebep, döviz ve borç krizi sonuçtur
Ülkemiz ekonomik olarak ciddi bir darboğazın içerisinde. Bu ekonomik tablo daha önce yaşanmamış kritik bir süreç. Yaşananları "zifiri karanlık" kavramı tam olarak karşılıyor. Esnaf, sanayici, hane halkları, sivil toplum örgütü yetkilileri ve kim olursa olsun ekonomi konusunda konuşurken, ortak bir bakış açısı ortaya koyuyor, diyorlar ki, “önümüzü göremiyoruz”. “Yarın Türk lirasının döviz karşısında değeri ne olacak bilemiyoruz” diyorlar. Hatta markete gidiyorsunuz, alışveriş yapıyorsunuz, kasaya ödeme için gittiğinizde beklediğinizden daha yüksek bir rakamla karşılaşabiliyorsunuz. Gün içinde birden fazla zam gelebiliyor. Açıklama şu, “etiketleri değiştirecek zaman bulamadık”. Tüccar alıp satmaktan ziyade, konsinye satışı tercih etmeye başladı. Riski en aza indirmeye çalışıyor. Ürün sahibinin istediği fiyatın üstü, satıcıya ait olan bir usulle yürüyor. Aksi halde sattığı malın yerine yenisini alacak gücü kendinde bulamıyor, çünkü fiyatlar sürekli artıyor.
Prof. Dr. Haydar Baş hocamız 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra Türkiye’nin karanlık bir döneme girdiğini ve ardından Eylül 2015’de yaptığı konuşmada ise Türkiye'nin zifiri karanlık bir döneme girdiğini açıklamıştır. Sadece bu tespit bile Haydar Baş hocamızın üstün bir öngörü gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Bu yıllar henüz piyasaların sakin olduğu günlerdir. Hatta hocamız çözümün adresinin Milli Ekonomi Modeli olduğunu her fırsatta anlatmış daha sonra beni kaçırdınız bari kadromu kaçırmayın diye ikazda da bulunmuştur.
Hükümet her türlü ikaza rağmen, devlet yönetiminde yanlış politikalarında ısrarcı davranmıştır.
Döviz kurundaki artışı engellemek için Merkez Bankası 1 Aralık gününden bu güne milyarlarca dolar piyasaya doğrudan müdahale etmiştir. Buna rağmen ateş sönmüyor. Bakın 1 Aralık günü 1 dolar 13.37 TL iken bütün müdahalelere rağmen makaleyi kaleme aldığım saatlerde 14.39 TL idi. Türk lirasının döviz karşısında bu kadar ısrarlı ve sürekli değer kaybının sebeplerini iyi analiz etmelidir. Bu sonuç bir günlük, bir aylık, bir yıllık yanlış uygulamalar ile izah edilemez.
Siyasetin görevi hane halklarına yani halka hizmet etmektir. Halka hizmet Hakk’a hizmettir. Oysa hane halkının borcu 18 yılda 138 kat artmış durumdadır.
Yaşanan bu derin krizin sebebi hükümetin bugüne kadarki uygulamalarının sonucudur.
Birkaçını örnek olarak verelim.
•Ekonomik olarak emperyalist devletlere kuyruk olundu. Onlar istedi hükümet uyguladı.
•21 yıllık iktidarlarının en az 15 yılını AB’nin çıkmaz sokaklarında taviz vererek geçirdiler. Onlar, ortak ülkemiz pazar oldu.
• Türkiye, kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesi olmaktan uzaklaştırıldı.
• Üretim ve ihracat kalemlerinde tedarik zinciri ithalat dış alım ile mümkün olmaktadır.
• Borç veya yurt içi varlıklarımızın yabancılara satışı sonucu dışardan sıcak para akışına endeksli bir ekonomi uygulandı.
• İtibar yanlış anlaşıldı. İsrafta sınır tanınmaz harcamalar yapıldı.
• Ekonomi, siyasi çıkarlara alet edildi.
• Bankacılık sektörü şeffaflığını kaybetti.
• Yabancı sermaye spekülasyon, yani vurgun vurmak üzere ülkemize geldi.
• Batının işgal planlarına payende olan yanlış dış politika sonucu yaşanan mülteci sorunu büyük bir kambur oluşturmuştur.
• Türkiye mülteci deposu olarak batının bekleme alanı haline gelmiştir.
• Milli çıkarlardan ziyade günü kurtarmaya yönelik sığ iç ve dış politikalar uygulanmaktadır.
• TL’nin alım gücünü azaltarak ekonomik dengelerin alt üst olması, ülkemiz iş dünyasının iflasına meydan verdiler. Halk fakirleşti ve ucuz işçiliğe mahkûm hale getirildi.
Neticede Türk lirası değer kaybına uğramış, yüksek enflasyon almış başını gitmiş, artan borç kâbus olarak çökmüş, Türkiye ekonomisindeki yüksek cari açık içinden çıkılmaz hal almıştır.
Osmanlı devletinin enkazları üzerinde kurulmasına rağmen Mustafa Kemal Atatürk nasıl başarmıştı. Bu da çok iyi analiz edilmelidir. Hatta Osmanlının borçlarını da genç devletimiz ödemesine rağmen parası değerli, itibarlı, saygın bir yere sahipti.
Atatürk, 17 Şubat 1923 günü İzmir İktisat Kongresini toplar. "Ekonomi demek, her şey demektir, yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne lazımsa onların hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma demektir, her şey demektir." açıklamasını yapar. Yani ekonomi bir takım kavramların kullanıldığı bilinmezlik sahası değildir. Bilakis bütün katma değerlerin bütün harcamaların bütün vatandaşların katkısının toplamıdır. Yaşam alanının tümünü hakkaniyetle yönetebilmektir, ekonomi. Atatürk, bu Kongre'de yabancı şirketlerin millileştirilmesinin altını çizmiş, gayri meşru rekabeti besleyen kapitülasyonlara son vermenin gerektiğini belirtmiş, ulusal görüş temelli iktisat politikalarının şart olduğunu vurgulamıştır. Atatürk'ü yok sayanlar, O'nun icraatlerini de yok saydılar neticede devlet olarak elimizde eteğimizde ne varsa kaybedildi.
Çözümün adresi bellidir. Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli (MEM) tek çözümdür. Rusya ve özellikle Çin devleti tüketim eksenli MEM'i i uygulamaktadır. Bilindiği gibi serbest piyasa ekonomisi ve sosyalizm üretim eksenli ekonomi modelleridir. Tüketim eksenli tek model MEM'dir. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping tüketim ile beslenmeyen bir büyüme 'gerçek' bir niteliğe kavuşamıyor" derken çözüm olarak Haydarizm'e vurgu yapmıştır.
Çözüm kaygısı yaşayanlara duyurulur.