İstanbul havalimanına, bir de vatandaş gözü ile bakalım

İstanbul havalimanına, bir de vatandaş gözü ile bakalım

Dünyanın en büyük havalimanı iddiası ile yap-işlet-devret
modeli ile inşa edilen İstanbul havalimanı ister istemez vatandaş için tam bir
çile oldu.

Havalimanından beklenti nedir, elbette ulaşımın rahat ve
ekonomik olması mıdır?

Havalimanı İstanbul'un kuzeyine kurulmuş. Saatler öncesinden
yola çıkmanız gerekiyor. Toplu taşıma oldukça pahalı ve mesafe oldukça uzak.
Kendi vasıtanız ile gitmeye kalkarsanız yakıt parası, otoyol geçiş ücretleri,
otopark ciddi rakamlara ulaşıyor.

Havalimanına geldiniz, uçağa kısa sürede ulaşabiliyor
musunuz?

Maalesef hayır, yürümek ve de yürümek zorundasınız sadece
yürümek mi, hatta koşmak zorundasınız. Hele çocuklu aile, yaşlı veya hasta
iseniz yandınız. Havalimanı adeta AVM olarak inşa edilmiş. Lütfen pist eklenmiş
görüntüsü var.

Dünyanın en büyük havalimanı olarak takdim edilen bu alanda
uçak rötarları azaldı mı, piste inen uçaktan hemen inebiliyor musunuz?

Maalesef hayır. Şimdilerde uçarken de indiğinizde de
gecikmeler yoğun olarak yaşanıyor.

Bu konuda yazılacak çok şey var. İstanbul havalimanının
yerinin yanlışlığından bahsetmiyorum bile. Mayıs ayında havada yaşanan
türbülanstan dolayı uçaklar alana inemeyince, Atatürk havalimanının kullanılması
bir ihtiyacı göstermiş oldu. Sanırım yeniden bir planlama yapmanın zarureti
görülmüştür. Kışın gününde sisten dolayı havalimanının olduğu bölge olan
Arnavutköy'de yollarını kaybettiklerini söyleyen taksi esnafının bu iddiaları, kış
günlerinde Atatürk havalimanına daha çok ihtiyaç duyulacağını gösteriyor.

Yap-işlet-devret kavramı ile gündeme gelen işletmeler tam
bir fecaat.

Güya devletin dış borçlarını arttırmamak adına bu yola
başvuruluyor. Güya kamusal yatırım için kaynak üretiliyor. Oysa pratikte hiç de
öyle olmuyor. Yatırımı yapan özel şirketlere, söz verilen hasılat sağlanamazsa
ödeme devlet bütçesinden yapılıyor. Bu yolla yapılan yap işlet devret kamusal
yatırımları sadece devletin değil, milletin de sırtına kambur olarak yüklenmiştir.

Örnek mi istiyorsunuz…

Devlet tarafından Osmangazi Köprüsünden, günlük 40 bin araç
geçişi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve otoyolundan günlük 135 bin geçiş, Avrasya
Tünelinden günlük 68 bin 500 geçişi, sözleşme ile garanti edilmişti. Bir taraftan
sözleşme ile garanti edilmiş araç geçişi söz konusu olmadığı gibi diğer
taraftan artan döviz fiyatları ve geçişlerindeki zamlar ile köprüden ve
tünelden geçen araç sayısı gittikçe daha da azalmaktadır. Söz verilen rakamlara
ulaşılamadığı için devlet sürekli tazminat ödemektedir.

Peki, bile bile bu yanlış niçin yapılır, borç alınan
yatırımcı firma ile bir irtibat mı vardır, elde etekte bir sermaye olmadığı
halde millete algı yönetimi yapılmak mı istenmektedir?

Söz konusu işletmelerin beklenen seviyede talep edilmemesi
zaten bir şeylerin yanlış gittiğini göstermektedir. Bir tarafta dolar bazlı
fiyatlamanın yüksekliği, diğer tarafta ise, geçen araç sayısının beklenenden
daha az kalacağı en başından belliydi.

Yapılan yanlış icraatlerle bağımsızlığımız da tehlikeye
girmektedir. Borç alan buyruk alır kuralı gereğince artan borç boynumuza
takılan kementleri de arttırmaktadır.

19 Mayısı da anmadan geçmek istemiyorum. Türkiye Cumhuriyeti
devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk 'ün Samsun'a ayak bastığı gün olan,
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun. Milletin
bağrındaki bağımsızlık duygusunun ateşlendiği günün yıldönümünü kutladık. Ulu
Önder Atatürk'ü layıkıyla tanıdığımız zaman, milli egemenlik, kalkınma ve beka
için muhtaç olduğumuz fikir, gönül ve aksiyonun yol haritalarına da sahip
olacağız. Bu anlamda sahasında eşsiz olan Hoş Geldin Atatürk eserini kazandıran
Prof. Dr. Haydar Baş beye de selam olsun.