İstismar

İstismar

Uzatmalı AKP iktidarının tılsımı bozuldu. Aslında bu kadar uzun sürmesi normal değildi. Bir iktidar düşününki terörün, kayırmanın, ekonomik bunalımın zirve yaptığı bir süreç yaşatsın; buna rağmen bu kadro iktidarını sürdürsün; dünyanın hiçbir yerinde bu mümkün değildir. Peki, AKP bunu nasıl başarmıştır. İşte bu sorunun cevabı ‘istismar’ kavramı ile açıklanabilir.

PKK ile yıllarca süren mücadele bir çırpıda yok sayılmış ve terörle müzakere başlamıştır. Terörist başı başköşede barış elçisi olarak kabul edilmiştir. Hükümet eliyle devletin diz çökmesi anlamına gelen bu süreç, millete ‘analar ağlamasın’ diye pazarlanmıştır.‘T.C.’ Türkiye Cumhuriyet ifadesi, devletin kurumlarından kaldırılmış ve çözülmenin adına ‘barış süreci’ denmiştir. İnsanımızın elindeki Türk bayrağı provokasyon aracı olarak kabul edilmiş, açılmasına müsaade edilmemiştir.PKK’yı gücendirmemek için devlet eliyle yapılan bu hareket barış sürecinin Türk milleti için bir tasfiye hareketi olduğunu göstermiştir.

AKP hükümeti döneminde benzerlerini görmeye alışık olduğumuz başka icraatleri de vardır. Cuma hutbelerinden ‘Allah indinde tek din İslam’dır ayet-i kerimesini yasaklarken de aynı mantıkla hareket etmiş Hristiyan ve Yahudiler rahatsız olmasın diye Allah'ı gücendirmeyi tercih etmişlerdir.

AKP başa gelinceye kadar memlekette terör sorunu neredeyse sıfırlanmıştı. Halkımız kendini Türk milleti kabul ederdi. Hükümet zoru başarmış; vatandaşımız, Türk şemsiyesini terk edip etnisiteyi ilk plana almışlardır. Kimlik dejenerasyonu‘insan hakkı’ olarak lanse edilmiştir. Bu emsal istismarları arttırmamız mümkündür.

Utanmadan ve yüzleri kızarmadan milletin gözünün içine baka baka IMF’ye borcumuzu ödedik diye reklam yapıyorlar. Gerçek rakamlar, 200 milyar dolar olan iç dış borç bir trilyonu aşmıştır. Kamu kuruluşlarının elden çıkartılması bunun cabasıdır.

Memlekette ‘askeri vesayet’ var diye sürekli fırsat kolladılar, askeri devre dışı bırakmayı, pasifize etmeyi başardılar. Bunun ardından askeri de aratacak sivil vesayeti başlattılar.

Dini hayata en büyük zarar, AKP iktidarı döneminde verilmiştir. Bir iki örnek verelim. Zina suç olmaktan çıkartılmıştır. Toplum ahlaki dejenerasyona gitmiş ve suçlar patlamıştır. Bir Vatikan projesi olan Dinlerarası diyalog çalışmalarıyla, bizzat itikad esasları tahrip edilmeye çalışılmıştır. Sanki bütün bunlar AKP iktidarı döneminde yapılmamış gibi, dini duyguları istismar ettiler. Ne zaman seçim sürecine girilse ne zaman başları sıkışsa hemen din kartını çıkarttılar. Son gezi parkı direnişinde Erdoğan hemen taksime yapacağı camiyi gündem ediyor, yetmedi direnişçi gençlerin camide sözde içki içtiğinin altını çiziyor. Tam da gençlerin koltuğu salladığı bir dönemde Erdoğan hemen dine sarılmaya çalışıyor. Biliyor ki, bu millet Müslümandır ve ameli olmasa bile dindarı sever.

Erdoğan’ın rehberi, Muaviye-Yezid-Mervan'dan başkası değildir. 657 tarihinde Muaviye ile Hz.Ali arasında ‘’Sıffin Savaşı’’ yapılır. Muaviye’nin ordusu tam yenilmiştir, yenilmesine ama Muaviye ‘’Mızrakların ucuna Kuran ayetlerinin bulunduğu sayfaları takın’’ emrini verir. Bu manzara karşısında Hz. Ali’nin askerleri ’’Kuran’a kılıç çekilmez’’ deyip savaştan çekilirler.

Boğaza yapılacak üçüncü köprüye bizzat cumhurbaşkanı tarafından açıklanan ‘Yavuz’ ismi hükümetin bölge politikasının ve iç siyasetteki ötekileştirme duruşunun bir tezahürüdür. Sonuçta Alevi sünnigerilimi oluşturulmak istenmektedir.

Artık mızrak çuvala sığmamaktadır.Bütün bu istismarlar gün yüzüne çıkmıştır. Milletin gözünün önündeki sis perdelerinin aralanmasında Milli Ekonomi Modeli sempozyumlarının büyük etkisi olmuştur, Ehl-i Beyt programlarının önemli desteği olmuştur, Milli Kahramanlar programlarıylaözellikle Atatürk’ün millet tarafından anlaşılması ve sevilmesine sebep olmuştur.

Yaşadığımız bu günler sözden ziyade öze kıymet verilmesi gereken günlerdir.

İstismar deşifre edildikçe AKP’nin sanal varlığı hakettiği yokluğa mahkum olacaktır.

Ne demişler ‘yalancının mumu yatsıya kadar yanar’mış.