Katremiz deryaya karışsın
Bir balık içinde yaşadığı deryayı nasıl anlatabilir. İşte biz de deryada yaşayan balıklar gibi ancak gözünün gördüğü ve ulaşabildiği kadar suyu anlatabiliriz.
O'nun yanında yaşam kolaydı.
O'nun gölgesi büyük bir konfor alanı idi. Kendinizi o kadar rahat hissederdiniz ve keşke zaman dursa diye düşünürdünüz.
O'nun huzurunda olan herkes aynı duygu ve düşünceleri yaşardı.
O'nun gönlü o kadar genişti ki, orada hepimize yer vardı.
O'nun yanında, yaşlılarımız bile çocuklar gibi şendi.
Ne zaman ki hocamız hakka yürüdü işte biz o zaman hem öksüz hem yetim kaldık. Hasret kapladı dünyamızı. O'nun hayatımızın her anına nasıl da dokunduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Aradan geçen 2 yıl O'nun etkilerini daha çok ortaya çıkardı.
"Haydar Baş" son çağın yetiştirdiği bilge insan. Çağımız ciddi bir bunalım içerisinde. O'nun bizzat açıkladığı zifiri karanlık dönem yaşanıyor. İnsanımız maalesef O'nun yaşadığı yıllarda O'nun kıymetini bilemedi. Ancak O merhameti gereği, çağın bütün sorunlarını tarif etti ve çözüm yollarını gösterdi.
O hayatı boyunca yollara işaret taşları döşedi.
O bütün sorunları çözecek açıl susam açıl şifresini verdi.
Milli Ekonomi Modeli, Sosyal devlet Milli devlet projesi, Ehl-i beyt külliyatı, Hoş geldin Atatürk, İlmihal kitapları ile çağ kapadı çağ açtı. Her biri sahasında söz sahibi olan ekonomik, sosyal, siyasi, dini, felsefi ve ahlaki eserler kaleme aldı.
Bütün bu çalışmaları Bağımsız Türkiye Partisi ile taçlandırdı. 25 Eylül 2001'de Bağımsız Türkiye Partisinin kurulduğu gün bize yaptığı sohbette siyasetin mevki makam için değil Allah rızasını elde etmek için yapılacağını anlattı. O’nun hayali, fakirliğin suç olacağı ortamı oluşturmaktı.
O hayatı Allah rızası için yaşadı. Hayattayken verilen mücadelenin sebebi, elde edilen kazancın ahirete taşınmasıydı derdi.
O ölümü sevdiren bir şahsiyetti.
Ölümü tarif ederken, ölüm vuslat derdi. Allah'a kavuşmak olduğunu söylerdi.
O inandığını yaşadı, yaşadığını anlattı.
O öyle bir aleme gitti ki, giderken elveda bile demedi.
O “evladım benim yanımda her birinize açılan bir pencere var. Sizi oradan izlerim” derdi.
O’nun pencereden bakan gözü kafa gözü değil, kalp gözü idi.
Büyüklerin ölümü kılıcın kınından çıkması gibidir. Onlar ölü değildir, Onların ruhu, fikirleri bizi ihata eder. O, bizi pencereden izlemeye devam ediyor. Her ne yaparsak yapalım O’nun huzurunda, O'nun gözetiminde olduğumuzu unutmayağız.
Yaşanacak her zaman diliminde O'nu daha iyi anlayacağız. Gelin hep birlikte O'nun bir bahçıvan edasıyla tohumlarını ektiği, duaları ile suladığı, ömrü boyu yeşerttiği eserlerine sahip çıkalım. Yıllardan beri mücadelesini verdiği birlik beraberlik için gayret edelim. Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Elbette O'nun ismi kıyamete kadar yaşayacak.
Biz de o yolun yolcusu olalım.
O zaman katremiz deryaya karışsın.