Kilis vatan toprağı değil mi? (2)
Sizin evinize hiç bomba düştü mü?
Bir patlama sesi geliyor… Bu ses IŞİD tarafından Türkiye’ye yapılan bir saldırı; top çok yakından ateşleniyor. Ardından beş saniye kadar süren bir ıslık sesi geliyor, gökyüzünü yararak gelen kanatlı bir bomba bu. O kadar kısa süre içerisinde ancak yere yatabilirsiniz, bölgeyi terk etmeniz mümkün değil. Ardından bombanın hedefini bulması ve büyük bir patlama sesi ile infilak etmesi. Roket mermisinin düştüğü yer haşat oluyor, betonu deliyor, yerde çukur oluşturuyor, duvarlar yıkılıyor. Bombanın etkisi bununla kalmıyor, içinden kızarmış, belli bir şekli olmayan şarapnel parçalarının her birisi bir mermi olarak etrafa saçılıyor. Kime isabet ederse canını kaybediyor veya yaralanıyor. Peki, bu kişi kim olacak? Bu kişi ya sizsiniz veya komşunuz, hemşeriniz. Ardından gelen ses ise acı acı siren sesleri…
Bu ölüm korkusu her an canlı bir gerçek. Kilisliler artık yürürken, araba kullanırken bile sürekli başları yukarda, gözleri uçan bomba arıyor. Şayet görebilirse tedbir almaya çalışacak. Bu adeta bir tik haline gelmiş durumda. Bu anlattıklarımı şöyle izah edeyim. Hamam deyince hatıra sıcaklık gelir. Ama hamama girerseniz terlersiniz. İşte bunun gibi, okuyucu bomba dediğimizde ölümü hatırlarken, Kilisli bombaların altında ölümü yaşıyor.
* * *
Bütün bu olanlar karşısında vatandaşın kahir ekseriyeti tepkisini ortaya koyuyor. Ancak iki türlü insan profili de dikkat çekiyor. Birincisi idari kadroda olanların bazılarının tavrı… Resmi olsun sivil toplum örgütü olsun yetkililer bir hükümet mensubu ile birlikte görüntü verdiğinde, şahsi ve günlük menfaatini önceleyebiliyor. Gördüklerini ve yaşadıklarını ifade etmiyor, bu kareden çıktıktan sonra dili açılıyor. Tabii bu şahsiyetler fazlasıyla tepki çekiyorlar.
Bir diğer yandaş profil, İslam’ı istismarda mensubu bulundukları siyasi hareketin peşinden gidiyorlar. Merkezden gelen söylemleri dillendiriyorlar. Sabredin diyorlar, Türkiye eskisi gibi değil artık güçlü bir devlet diyorlar, biz Kurtuluş Savaşı vermedik mi yine veririz diyorlar. Adeta değerlerimizle dalga geçiyorlar.
Bile bile yapılan yanlışlar ve bunların sonuçları karşısında sessiz kalmak İslam’ın sabır anlayışı içinde değildir. Olsa olsa küfri inadıdır. Vatan topraklarına karşı yapılan saldırılara duyarsız kalmak hangi sabır anlayışı ile ifade edilebilir... Bugünlerde az pahaya dinini satanlara karşı dikkatli olalım.
Bugünlere hükümetin yanlış politikaları ile gelinmedi mi? Hala mı yanlışın ardından gideceksiniz. Sizin evinize bomba düştü mü, siz her an başınıza bomba düşecek diye kaç defa ölüm korkusu yaşadınız. Sıcak evinizde sabredin demek kolay, gelin bir de unutulmuş Kilislilerin yerine koyun kendinizi. Suriye’de de olaylar böyle başlamadı mı? Yarın bütün Türkiye’nin Kilis gibi olmayacağının garantisini verebilir misiniz? Şu artık net olarak anlaşılmıştır, yaşanan bütün sorunların kaynağı bizzat hükümetin kendisidir.
Sorunlar çözüldü mü? Cevap: hayır. O halde hükümet istifa etmelidir. Elbette bu sorunları çözecek lider ve kadrolar vardır.
Biz bunları yazarken Kilis yine bombalanmaya başlanıyor. Kulakları sağır edercesine; ancak sağır kulaklar yine duymuyorlar!!!
Ne diyelim "Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler," “Sizin dininiz size bizim dinimiz bize” vesselam.
* * *
Yandaş medyanın yaşananları küçümsemesi de işin çabası. Bunlar Kilis ve Kilisliden ziyade ülke geneline mesaj vermek üzere algı yönetimi yapıyorlar. Yandaşlarını da piyon olarak tiyatrolarında aktör olarak kullanıyorlar.
Hükümetin çözümü de Kilise çok sayıda psikolog göndermek. Valinin abdestli dolaşın sözüyle, aile bakanlığının gönderdiği sosyolog, psikolog, toplumsal destek uzmanı, çocuk psikologlarını yan yana getirdiğimizde hükümet öncelik olarak insanımızı yaşatmak değil, çilesini ve ölümünü kolaylaştırmaya dönük tedbirler almakla meşgul.
* * *
Kilis’te bulunduğum gün esnaf oda başkanları kepenk kapatma eylemi kararı almışlardı. O gün esnaf dükkânını açmadı. Zaten açsa da iş yok, caddeler sokaklar ıssız.
Bugünlere bir anda gelinmedi. AKP Hükümetinin uyguladığı yanlış iç ve dış politikalar sonucunda bu günlere gelindi. Artık iyi kötü değil; varlık yokluk konusunu konuşuyoruz. Hükümetin açık kapı politikası ile büyük bir yanlışa imza atılmıştır ve bugün bütün yaşananlar rüzgâr ekip fırtına biçmektir.
Milletin içine düştüğü bu kötü durumdan kurtulması için yaptığı yanlıştan bir an evvel dönmesi gerekmektedir. ‘Sivil toplum örgütü başkanları ile esnafla, vatandaşla yaptığımız görüşmelerde ne yapalım ki çözüm üretebilelim!’ konusunu müzakere ettik. Genel kanaat, hükümet iş başına geldiğinden bu yana izlediği yanlış politikalar yüzünden bu duruma geldik. Buna karşı duran tek kişi vardı o da Haydar Baş’tı. Biz BTP olarak ‘önce vatan’ diyerek yola çıktık. BTP Genel Başkanı Sayın Baş’ın bu günleri işaret eden önemli ikazları vardı: “Suriye Türkiye'nin güvenlik kapısıdır, hükümet Suriye’yi karıştırmaya devam ediyor; bize belediyeyi vermezseniz Kilis'i kaybedersiniz.” Genel seçimlerin öncesinde bize yetki vermezseniz “Türkiye karanlığın içine girer” demişti. Seçim sonrasında Türkiye zifiri karanlığın içine girdi demişti. Daha geçtiğimiz gün bir konuşmasında, “Türkiye bu inadından vazgeçmezse güneş yüzü göremeyecektir” diye tekrar uyardı” diye konuştu.
Kilis’te esnaf oda başkanları ile de görüşmeler yaptım. Başkanlar yaşadıklarımızın sürpriz olmadığını Haydar Baş hocanın daha önce bizleri ikaz ettiğini ve dediklerinin bir bir çıktığını ifade ettiler.
Ancak hasta varsa tedavisi de var. Vatanımı sevdiğim için söylüyorum. Haydar Hoca’nın etrafında olmak zorundayız, Kilis'in ve Türkiye'nin başka şansı yoktur. Bu ölen, yaralanan insanların vebali kimin? Biz çözümün peşinde yürümek zorundayız. Haydar Hoca, Kilis'in köylerine kadar miting yaptı. Burada Kilislilere düşen bu günahını affettirmek olacaktır.
Kilis Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Ömer Sevengül’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Haydar Hoca’nın söyledikleri çıkıyor, bunlar bir gerçek! Kitabındaki programlar ülkeler tarafından uygulanıyor” diye düşüncelerini belirtti.
Kilis izlenimlerine devam edeceğiz.