Kış da gelecek yaz da peki deprem gelecek mi?
Acılıyız, üzüntülüyüz kederliyiz, Kahramanmaraş merkezli depremde can veren hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz; milletimizin başı sağ olsun.
Deprem o kadar geniş yüzölçümlü alanı o kadar yüksek vurdu ki ülkemizin 10 ilinin ekonomik, sosyal, demografik yapısını, her şeyini etkiledi. Adıyaman’ı arıyoruz, Adıyaman'daki arkadaş diyor ki artık Adıyaman yok, Hatay’ı arıyoruz diyorlar ki artık Hatay yok, Kahramanmaraş’ı arıyoruz artık bir Kahramanmaraş yok diyorlar. Gaziantep’in birçok ilçesi maalesef yaşanamaz hale geldi, diğer deprem bölgelerinin ilçeleri köy ve mahalleri büyük yara aldı.
Kısacası ülkemiz depremle birlikte ciddi anlamda kan kaybetti, can kaybetti. Hadiselere neresinden bakarsanız bakınız yüreğimizde ciddi bir sızı var, yurdumuzun her bir köşesindeki insanlarımız büyük bir sıkıntı ve üzüntü içerisinde.
Deprem ülkemizde ilk defa olsa, beklenmedik bir olay olarak ortaya çıksa anlayacağız; işin daha da üzücü tarafı şu ki, maalesef ülkemizde belli periyotlarla depremler olmasına rağmen farkındalık yok, tedbir yok. Şu ana kadar 2 tane büyük depreme şahit oldum. Bir tanesi 1999 yılındaki Marmara Gölcük merkezli deprem, diğeri ise yaşadığımız Kahramanmaraş depremi. Kandilli merkezli raporlara baktığımız zaman 4 şiddetinin üzerinde depremler Malatya’da, Adana’da, Adıyaman’da, Kahramanmaraş ’ta, Gaziantep’te devam ediyor. Kısacası bu deprem dalgalarının daha uzun dönem devam edeceği biliniyor. Buna artçı deprem diyebilirsiniz yeniden deprem oldu diyebilirsiniz ama her bir sarsıntı fiziki olarak da psikolojik olarak da zarar veriyor. İnsanlar evlerine giremiyor insanlar bölgelerinden tahliye ediliyor, ülkenin yapısı değişiyor, iç ve dış güvenlik problemleri ortaya çıkıyor, adli vakalar artıyor, insanların bırakın yaşam kalitesini yaşam standartları ortadan kalkıyor.
Böylesi büyük bir olay…
O halde deprem yaşanmadan tedbir almak gerekiyor, bunun zararlarını engellemek en azından azaltmak gerekiyor. Nitekim bunu başaran ülkeler var, ama maalesef bizim ülkemizde bu başarılmış değil. Ne oluyor, bu defa hazırlık olmayınca tepki olarak refleks bir şekilde alınan kararlar da doğru olmuyor.
Şuna karar vermemiz gerekiyor, biz deprem gerçeğine inanıyor muyuz inanmıyor muyuz?
Bizim ülkemiz deprem kuşağı üzerinde olduğuna ve belli periyotlarla ülkemizde deprem olduğuna ve yine belli periyotlarla depremin olacağına inanıyor muyuz?
Önce buna karar vermemiz gerek.
Asıl problem burada. Neden diyeceksiniz?
Bakın kış gelmeden tedbir alınıyor. Soğuk zarar vereceği için yaşam alanlarımızı ısıtıyoruz. Kalorifer ve soba yakıyoruz ısınmaya çalışıyoruz, dışarı çıkılacağı zaman palto giyiliyor, kılık kıyafet ona göre şekilleniyor.
Yazın da kendine göre tedbirleri var. Sıcak çarpmasın diye tedbir alınıyor, yaşam alanları klimatize ediliyor. Giyilen kıyafetler mevsim koşullarına göre seçiliyor.
Neden çünkü biz o mevsimlere inanıyoruz, o kışın, o yazın geleceğini biliyoruz.
O halde biz depreme inansak, ülkemizin deprem kuşağı üzerinde olduğuna inansak bu depremin geleceğine ve bu depremin geldiği zaman ciddi manada zarar vereceğine inansak bu şekilde duyarsız kalınmaz.
O halde mevsimlere göre tedbir alanlar, depreme karşı da tedbir almak zorundadır. Aksi halde sorumlular kendi hata ve ihmallerini kadere mal edemezler.