Liz Truss istifa süreci üzerinden siyaseti değerlendirelim
İngiltere Başbakanı Liz Truss, İngiltere ekonomisini canlandırma ve 'ülkeyi uzun vadeli başarı yoluna sokma' vaadiyle koltuğa oturdu. Ancak para birimi sterlin tarihteki en düşük seviyesine düştü. Truss açıklamasında, verdiği sözleri yerine getiremeyeceğini söyledi ve göreve gelmesinden 6 hafta sonra istifa etti.
İstifa süreci şu şekilde olmuştur.
*Liz Truss İngiltere’de büyük bir ekonomik ve uluslararası istikrarsızlık döneminde göreve geldiğini belirterek aileler ve işletmelerin faturalarını nasıl ödeyecekleri konusunda endişeli olduğunu kaydetti, bunu değiştirme ilkesi ile başbakanlık görevini devraldı.
*Sorunları düzeltme adına bir takım ekonomi politikaları açıkladı.
*Açıklamanın ardından sterlin, dolar karşısında tüm zamanların en düşük seviyesine geriledi.
*eleştiriler karşısında kamuoyu baskısına dayanamayarak maliye bakanını görevden aldı.
* Liz Truss, ciddi piyasa oynaklığına neden olan "hatalar" için özür diledi.
*"Vaatleri bir hafta bile sürmeyen bir başbakanın amacı ne? Maliye Bakanını görevden aldınız siz neden hala buradasınız sorusu soruldu. Bunun üzerine Truss, "Ben bir savaşçıyım, pes eden değil!" dedi.
* Liz Truss durumu göz önüne alıp seçildiği bu görevi yerine getiremeyeceğini kabul etti ve istifa etti.
Görüldüğü gibi süreç gayet doğal bir ortamda ilerledi ve sonuçlandı.
Yaşanan bu tablo üzerinden ülkemize bakalım.
İngiltere’de sürecin ilerlemesinde parlamentonun fiziki mekanının etkisi vardır, bu bir.
Öncelikle İngiltere parlamentosunu gözümüzün önüne getirelim. Toplantı salonu U şeklindedir. Milletvekilleri birbirlerinin yüzlerini görürler, seslerini işitirler. U şeklini tamamlayan yerde başkan oturur. Bizde ise tiyatro usulü oturma düzeni vardır. Konuşurken biri diğerinin yüzünü görecek şekilde oturma düzeni yoktur. Hele Türk tipi başkanlık sisteminde TBMM’nin neredeyse sadece sembolik bir değeri kaldı. Kararlar sarayda hangi odalarda alınıyor, kim kimin yüzüne bakıyor, kim kime danışıyor haberimiz yok.
İkincisi, başkanların yaklaşımları farklı. Birisi daha iki ay olmadan başaramadım deyip çekiliyor, peki diğeri? Prof. Dr. Haydar Baş hocamızdan birçok kereler dinlemişizdir. Hoca bir öğrencisini tahtaya kaldırır ve soru sorar. Öğrenci bu sorunun cevabını biliyorsa hemencecik yapar. Şayet bilmiyorsa hemen yapamaz. Bir yılda da yapamaz, 20 yılda da yapamaz.
Şimdi bu tabloyu değerlendirelim. Soru soran yetki veren halktır, seçmendir. Soru sorulan çözüm beklenen yetki verilen yöneticilerdir, yani siyasettir, cumhurbaşkanıdır ve diğer siyasi aktörlerdir.
Erdoğan’ın bizzat kendisinin aldatıldık diye açıkladığı birçok tablodan sadece birisini söyleyeyim.
FETÖ'nün 40 yıldır kanserli bir hücre gibi büyümesini göremedik diye itirafta bulunmuştur.
Ekonomide ise her adımı fiyasko ile sonuçlanıyor. Öyke ki, 20 yıllık iktidarları boyunca Türk lirası bir ülke para birimi karşısında değil gelişmiş bütün ülkelerin para birimleri karşısında tarihin en düşük değerlerine geriledi. Hem de sık aralarla rekorlar kırarak. Çöpten yiyecek toplayanların sayısı her geçen gün artıyor. İnsanlık dışı bir görüntüler tanıştı artık toplumumuz. Yoksulluk, yasak ve yolsuzlukla mücadele için geldiler. Ancak bu haller genel geçer karakter kazandı.
Eğer bir öğrenci tahtanın başında habire soru çözme bahanesiyle uzatmaları oynuyorsa, sittin sene de olsa sonuç değişmeyecektir. Bunu görmek için kâhin olmaya hiç gerek yoktur. Seçilen ve seçenlere duyrulur.