Madem depremi engelleyemiyoruz...
Marmara bölgesinde yine deprem oldu. İstanbul’da sur içinde arabada idim. Park ettikten sonra tam inme hazırlıkları yaparken başladı araba sallanmaya. Daha ne oldu demeden başladı mesajlar gelmeye. Marmara bölgesinde deprem olmuş 5.1 büyüklüğünde imiş. 2 deprem ve ardından artçı sarsıntılar ile deprem yeniden kendini göstermeye başladı. İnsanlarda tekrar bir hassasiyet ortaya çıktı, duygu patlaması yaşayan yaşayana. Şimdi şunu kabul etmek lazım, ülkemiz maalesef deprem kuşağında bulunuyor. Depremden kaçınmak mümkün değil.
O halde ne yapacağız?
Ekonomik darboğaz her yerde kendini hissettiriyor. Oturduğumuz evlerin, binaların deprem yönetmeliğine uygun olması gerekiyor. Yani depremden etkilenmeyecek yapılanmanın, yerleşmenin olması gerekiyor. Bunu başaran ülkeler var, mesela Japonya bunu çok güzel başardı. Fakat bizim ülkemizde bu başarılamıyor. Bu koşullarda maalesef başarılacak gibi de görünmüyor.
İşte kentsel dönüşüm sürecinde yaşananlara bakın. Büyük İstanbul depremi için kum saati işliyor. Peki tedbir olarak ne yaptınız kardeşim? Tam bir muamma. Ne hükümet ne de yerel yönetimler bu konuda adım atamadılar.
Daha dün Hatay, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş yıkıldı. 1999 yılının17 Ağustosundaki Marmara depremi hala hafızalarımızda canlılığını koruyor. Daha ne bekleniyor? Bugün bilim insanlarıyla bunu konuştuk. Türkiye'nin bütçesi, bürokrasisi bu problemleri çözmeye muktedir değil. Para denince bunların aklına kredi bulmak, borç almak geliyor. Borç almaya buyruk almaya devam yani.
Bakın Milli Ekonomi Modelinde paranın tarifi neydi? Para, emek ve üretim karşılığında devletin bastığı alım gücü olan kağıttır. Paraya gerçek güç veren alım gücü kazandıran, bunun karşılığında emek ve üretimin olmasıdır. Gelelim inşaat çalışmalarına; işçinin emeği, mühendisin emeği yerli mi yerli. İnşaatta kullanılan malzemeler yerli mi yerli. Geriye kaldı demir çelik mamulleri. Ülke olarak demir çelikte hem üretici hem tüketici durumdayız. Biz teknolojik yeniliklere, verimlilik artışına gidersek kalite standartlarına uyarsak, çevre ve iş güvenliğine dikkat edersek kendimize yetecek kadar demir çelik de üretebiliriz. Ekonomimizi büyüterek bunu yaparız. Dışarıdan borç para almadan, hatta vatandaştan da beş kuruş para almadan biz bunu yaparız. Bunun yolu tamamen bağımsız bir duruş sahibi olmak ve Milli Ekonomi Modelini uygulamak ile mümkündür.
Bu nedenle, deprem ve ekonomi arasındaki bağlantıyı görmek lazım. Deprem, bize ülkemizin gerçek durumunu gösteriyor. Ekonomi, bize ülkemizin gerçek potansiyelini gösteriyor. Bu potansiyeli harekete geçirmek için Milli Ekonomi Modeline ihtiyacımız var. Bu model, Türkiye'nin kurtuluş reçetesidir. Bu modelin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, Türkiye'nin kurtuluş reçetesini sunmuş, hodri meydan demiştir. Sorunları çözecek olan Hüseyin Baş beyin önderliğindeki BTP kadrolarıdır. Bu yüzden, hepimiz BTP'ye destek vermeli ve Milli Ekonomi Modelini uygulamak için mücadele etmeliyiz.