Medine’den İzlenimler
Namaz saatlerinde Peygamberimizin mescidi içindeki yoğunluk izdiham seviyesine çıkıyor. Namaz kılmak için neredeyse yer bulmak imkânsız. İşte böyle bir ortamda hiç tanımadığınız kişiler ile seccadenizi paylaşıyorsunuz. Lisanlarını anlamasanız bile gönül diliyle karşılıklı anlaşabiliyorsunuz.
Mescid-i Nebi hayatın merkezi durumunda. Yüz binlerce insan buraya doğru akıyor. İnsanlar cana yakınlar. İlk söz ve son söz Allah'ın selamı oluyor. Burada en çok kullanılan selamlaşma sözleri. Asansörde karşılaştığınızda, otel lobisinde, alışveriş merkezlerinde kısacası nerede olursanız olun bir selam cümlesi sizi birbirinize yaklaştırıyor.
Bunlar bütün İslam ülkelerinden gelen insanlar. Yetmedi dünyanın dört bir tarafında gelen müminler bunlar. Bu insanları birbirine yaklaştıran dost ve kardeş yapan husus inandığı Allah'ın birliği, Peygamberimiz, kitabımız Kuran'ı Kerim… ez cümle imanda bir olmamız. Peki nasıl oluyor da İslam alemi kendi içinde birbirine zarar verebiliyor, hatta Arap baharı örneğinde olduğu gibi birbirini katledebiliyor.
İslam aleminde ki ayrılıklar ve kavga kimin işine yarıyor. Yaşanan bu kaos Müslümanların işine yaramıyor. Ekonomik, sosyal, siyasi olarak insan hakları olarak her geçen gün daha çok hak kaybına uğruyorlar. Yer altı ve yer üstü zenginlikleri yabancıların eline geçiyor, kısacası bir işgal süreci yaşanıyor.
Ahir zamanı yaşıyoruz. Deccal'in temel özelliklerinden birisi müminleri bölmek parçalamak; Hz. Mehdi'nin ise en temel özelliklerinden bir tanesi ise Müslümanlar arasında birliği temin etmek olacaktır. Herkes kendini bu aynada izlesin. Yaptıkları Müslümanların arasını mı açmak yoksa Müslümanların birliğine ve beraberliğine mi hizmet etmek olduğuna baksın. O zaman Deccal'in mi yolundan yoksa Hz. Mehdi'nin mi yolundan gidildiği net olarak anlaşılacaktır.
Deccalin yolunda gidenlerin vay haline. Onların hali dünyada da ahirette de pişmanlık ve azap olacaktır.