Mescidi Aksa’ya daha ne zamana kadar saldıracaklar
Ramazan ayı dünyanın neresinde olursa olsun bütün Müslümanların adeta tek bilek tek yürek olduğu bir ay. Bu ayda gündem ve duygu birliği vardır. Özellikle Hicazda olduğunuz zaman bunu daha iyi yaşarsınız. Namaz vakitlerinde teravih saatlerinde her renkten, her milletten insanlar sel olur Mescidi Nebeviye ve Mescidi Haram’a doğru akarlar. Yerlere açılan iftar sofralarında ana duygu ikram etmektir. Her adımda sizi kendi sofralarına davet ederler. Birlik ruhu insana dinginlik verir, kendinizi çok güçlü hissedersiniz. O ortamda Alevisi, Sünnisi, Caferi’si her mezhep ve meşrepten insanlarla birliktesiniz. İşte Haydar Hoca bu birlikteliğin ilmi ve dini gerekçelerini eser haline getirmiştir.
Geçtiğimiz günlerde Ayetullah El Uzma Seyyid Muhammed Said El Hekim'in vefatının seneyi devriyesi münasebetiyle Hz. Ali'nin âşıklarının şehri olan Necef'e davet ettiler. Temsilen bendeniz ve Ali Nezir hocamız birlikte gittik.
Caferi dünyasının önde gelen alimleri toplantıda konuştular. Sünni dünyadan sadece biz davet edilmiştik. Bize de konuşma hakkı verdiler. Konuşmamızın başında Ehl-i Beyt efendilerimiz ve onların pak nesline, Abdulkadir Geylani hazretlerine, Haydar Baş hocamıza, Said el Hekim'e olan duygularımızı dile getirerek konuşmamıza başladık. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın “Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt” isimli eserinden alıntı yaparak bir ve beraber olmanın lüzumunun altını çizdik. Salon bizleri pür dikkat dinledi ve konuşmanın sonunda adeta bağrına bastı.
Törenden sonra Seyyid İzzettin El-Hekim'i evinde ziyaret ettik. Sanki kendi evimizdeydik. Daha önce de bu eve Prof. Dr. Haydar Baş hocamız ile gelmiş babaları Said el Hekim’i ziyaret etmiştik. Seyyid El Hekim, "Gizli kalmış bir hakikat vardı. Ehl-i Beyt hakikatini Prof. Dr. Haydar Baş'ın vesilesiyle herkes öğrenecek. Prof. Dr. Haydar Baş Ehl-i Beyt hakikatiyle halk arasına köprü olmaktadır" demişti. Seyyid İzzettin El-Hekim ile hasbihal ettik. Kendileri bize Haydar Baş hocamızı anlattı. Hocamızın birleştirici çabalarından ve bu konuda muvaffak olduğundan bahisle memnuniyetlerini dile getirdiler.
Artık kıblesi bir olan, peygamberi bir olan insanlar, birbirlerine yan gözle bakmıyor. Kalpleri Ehl-i Beyt sevgisi ile birleşmiş durumdalar. Bunun meyvelerini ülkemizde gördüğümüz gibi yurt dışında da görüyoruz. Bu neden çok önemli?
Bakın Ramazan'ın kutlu ikliminde İsrail polisi Kudüs'te, sabaha karşı Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi. İbadet edenlere yönelik saldırıda bulundu. İslam’ın kutsal kabul ettiği 3 mescitten birisi olan bu kutsal mekân aynı zamanda müslümanların ilk kıblesi. İsrail’in bu saldırıya cesaret edebilmesi bile müslümanların kendi aralarında bölük pörçük olmasından kaynaklanıyor. İşin avukatları saldırı anında kamuoyuna yönelik sözler sarf ediyor, ancak ardından teslim olmuş ruh haliyle devam ediyorlar.
Mescidi Aksa’ya daha ne zamana kadar saldıracaklar? Olayları tarihi perspektifleri ile iyi okumak gerekir. Prof. Dr. Haydar Baş hocamız devam etmekte olan saldırılar hakkında "gayeleri topyekûn İslam tarihini inkâr ile burayla alakası olmayan Yahudilere İslam kutsalını teslim etmektir. Yahudi inancı ile Hıristiyan itikadı, Kudüs konusunda bileşirler. Zira Hıristiyanlara göre Mesih’in yeryüzüne ineceği yer Kudüs topraklarıdır. Bu sebeple, her Hıristiyan’ın Yahudilere hizmeti itikadi bir zorunluluktur. Yahudiler ise, Süleyman Mabedi’ni inşa için çalışmaktadır ki Büyük İsrail Devleti kurulabilsin. Yine, Mescid-i Aksa yıkılmalı ve yerine Süleyman Mabedi inşa edilmelidir ki, Mesih yeryüzüne inebilsin" demiştir.
Bir din devleti olan İsrail tutumunu değiştirmeyecektir. O halde yapılması gereken kendi aramızda bir ve beraber olmak ilk etapta caydırıcı olmak, ardından hak ve hukukumuza sahip çıkmaktır.