Millet ittifakı mı, 6’lı masa mı?
Lozan antlaşmasıyla başlayan bağımsızlık sürecinde Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk ‘tek adam’ olabilecekken, “hakimiyet milletindir” diyerek TBMM’yi kurmuştur. Vatan topraklarının sınırı da Lozan ile belirlenmiştir. Lozan antlaşması ile dünya devletlerinin de kabul ettiği statü ve haklar elde edilmiştir. Lozan sayesinde coğrafyamızda yaşanan bölgesel krizlerden ülkemiz etkilenmemektedir.
Son yıllarda Lozan antlaşmasında güya gizli maddelerin olduğu ifade ediliyor. Yine güya 100. yılında Lozan antlaşmanın iptal olacağı konuşuluyor ve güya elde edilecek kazanımlar art arda sıralanıyor. Deniyor ki, Lozan’ın iptalinden sonra madenler çıkartılabilecek. Hatta Karadeniz’de bulunduğu söylenen doğalgazın anlaşmanın iptalinden sonra çıkartılıp halka ücretsiz olarak dağıtılacağı ifade ediliyor. Lozan antlaşmasının süresinin dolması sonucu maden kaynaklarına erişimin serbest olacağı ve ülkenin zenginleşeceği söyleniyor. Hatta emekliye zulmün Lozan ile başladığını ifade edenler bile var.
Halkın kulağına fısıldanan bu ifadeler yeni bir aşamaya girildiğini gösteriyor.
Bir önceki süreçte Lozan hezimet mi, zafer mi şeklinde ifadeler sürekli gündemde tutuldu. Öyle bir noktaya gelindi ki, T.C. Cumhurbaşkanı olan Erdoğan bile "Birileri de Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı" bile diyebildi. Burada asıl üzerinde durulması gereken konu tarihten, bilimden, gerçeklikten uzak düşüncelerin siyasetin ve bürokrasinin tepesinde dile getirilebilmesi.
O halde konuşulması, değerlendirilmesi ve çözülmesi gereken temel mesele budur.
Normal koşullarda ülkemizde cumhurbaşkanı ve Türkiye genel seçimleri en geç 18 Haziran 2023 tarihinde yapılacaktır. Seçime 10 ay gibi bir zaman kaldı. Artık seçim sath-ı mailine girilmiştir. Hükümet seçim ekonomisi uygulamaya başlamıştır. Seçimlerde ne oylanacak, vatandaşın huzuruna nasıl gidilecek, ne vaat edilecek halkımıza? Cumhur ittifakı günü kurtarmaya çalışıyor, popülist uygulamalar ile halkın desteğini almak istiyor. Ülkemizde uygulanan tek adam rejimi olan Türk Tipi Başkanlık Sistemi dünyada eşi olmayan bir sistem. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ifadesi ile demokratik krallıktır. Son tahlilde uygulanan başkanlık sistemi ile TBMM işlevini büyük ölçüde kaybetmiş durumdadır. Yürütmenin başı sayılabilecek bakanları, artık millet seçememektedir. Hatta bu kişiler kim olacak bilinmemektedir. Bakanlar millete karşı değil, kendisini tercih eden iradeye karşı sorumlu davranmaktadır. Devletin kaderi adeta tek kişinin iki dudağı arasındadır. Netice olarak yasama, yürütme, yargı erki tek kişide toplanmış durumdadır.
Ülkemizde yaşanan sosyal, kültürel, ekonomik sorunların haddi hesabı yoktur. Bunlar geminin içinde yaşanan sorunlardır. Sisteme ait sorunlar ise bizzat içinde bulunduğumuz gemi ile ilgili olan sorunlardır. Dolayısıyla yapılacak seçimler ile TBMM asli hüviyetine kavuşmalı, kuvvetler ayrılığı ilkesi yeniden hayat bulmalıdır. Yani parlamenter sisteme yeniden dönülmelidir.
Hükümeti oluşturan başkanlık sistemini destekleyen cumhur ittifakına karşı oluşturulan Millet ittifakının asıl gayesi parlamenter sisteme yeniden geçişi temin etmek içindir. Ancak Millet ittifakının davranışları bu maksat ile uyuşmamaktadır. 6’lı masa tanımlaması ile bu ittifak millet hareketi olmaktan çıkmış belli sayıdaki partilerin hareketi olmuştur. Sanki bir seçim ittifakı, bir hükümet kurma çalışması şeklini almıştır. Oysa yapılması gereken öncelikle 6 değil 60 partinin katılımı ile gerçek Millet ittifakını kurmaktır.
Bu seçim bir referanduma çevrilmelidir.
Bu seçim referandumu ile, oylanacak olan Lozan antlaşmasıdır.
Oylanacak olan Türk tipi başkanlık sistemi adı altındaki tek adam rejimidir.
Oylanacak olan halkın yeniden yönetime katılımının temin edilmesidir.
Herhangi bir yol kazası olduğu takdirde Millet ittifakı iddiasında bulunanları tarih affetmeyecektir.