Niçin çözemiyorlar, anladık mı şimdi
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın eserleri arasında, yetiştirdiği dava adamı arkadaşlarımız da vardır. Bir de bu seçkin kadronun seçtiği, Bağımsız Türkiye Partisi genel başkanı Av. Hüseyin Baş bey vardır. Bu arkadaşların en büyük özelliği inisiyatif alabilmeleri. Olaylar ve meseleler karşısında en isabetli kararı alabilen kişilerdir bunlar. Ancak inisiyatif almak demek, kafana estiği gibi hareket edebilmek değil; haram helal ölçülerine, kanun hükümlerine, gelenek ve göreneklere ters düşmeden çözüm üretebilmek demektir. Bu konuda Haydar Baş hocamız “kanunların dışına çıkmayacaksınız, aksi halde size sahip çıkmam” demiştir. O’nun Hakk’a yürümesinden sonra ‘var bi hayalimiz’ diyerek artan bir ivme ile yürümeleri, hem dava adamlığı hem de inisiyatif alabilmelerinden kaynaklanıyor. Tabii bu sürpriz bir gelişme de değil. Haydar Baş hocamızın sürekli “benim kadrom” diye öne çıkarttığı arkadaşlar işte tam da bu kişilerdir. Bu kişiler, Bağımsız Türkiye duruşuyla, Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet Projesi ile Ehl-i Beyt paydasıyla; devlet- millet, asker-sivil kardeşliği perspektifinden bakıyorlar. Bu ölçü ile baktıkları için çözümün adresi oluyorlar.
Son günlerde yaşanan ekonomik sorunlar ve dış politik gelişmeler var.
Kıbrıs’da Maraş bölgesinin sahil bölümünün bir kısmı ve demokrasi caddesi halkın kullanımına açıldı. Sayın Erdoğan ve Bahçeli Kıbrıs’a gittiler ve siyasetin gündemi bu mevzuu. Elbette ki geç kalınan bir açılım bu yapılan. Geniş perspektiften bakıldığı zaman konunun büyütülecek bir yönünün olmadığı görülüyor. Kıbrıs Barış Harekâtı üzerinden neredeyse yarım asır geçti. Peki, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Devleti'ni bu kadar geçen zaman içerisinde kaç devlet tanıdı?
KKTC, sadece Türkiye tarafından tanınmış durumda. Diğer ülkeler de, Birleşmiş Milletler (BM) de tanımıyor. Ülke, fiili olarak Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum Devleti)'ne bağlı kabul ediliyor. Peki, dış politikada ne kadar başarılı olunmuş bu konuda kararı okuyucuya bırakmak istiyorum.
Gelelim ekonomiye…
TL.nin yabancı paralar karşısında değer kaybı durdurulamıyor. Döviz almış başını gitmiş durumda. Ülkede serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor. Bu sistemin vazgeçilmez argümanı faizli sistem olmasıdır. Faiz istemiyorsanız farklı bir sistem uygulanmalıdır. Sayın Erdoğan, “faiz sebep, enflasyon neticedir” diyerek uzun zamandan beri güya faize karşı çıkıyor. Bu şu anlama geliyor, serbest piyasa ekonomisine evet, onun temel argümanı olan faize hayır; yani arabaya evet, ama tekerine hayır. Bu mantık geçerli değildir. Bu mantıkla ne kadar Merkez Bankası başkanı, ne kadar ekonomi bakanı değişirse değişsin, sonuç değişmeyecektir.
Şayet çözüm isteniyorsa, faizsiz bir ekonomi isteniyorsa bunun tek yolu vardır. O da Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza ait olan Milli Ekonomi Modeli’nin uygulanmasıdır. ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ sözü eksik ve yetersizdir, doğru olanı “maliyetin artması sebep, enflasyon sonuçtur” tespitidir. Maliyet sadece faiz değildir, maliyet döviz kurudur, vergidir, kiradır, stopajdır, elektriktir, sudur, hammadde fiyatıdır, ar-ge’dir… o halde maliyeti aşağı çekmek tekil değil, bütünsel bir yaklaşımı gerektirir. Bu tespit ise Haydar Baş hocamıza aittir ve maliyet enflasyonu kavramı ile dünya ekonomi literatürüne katkı sağlamıştır.
Sözün özü: Bu sorunlar ne zaman çözülecektir?
Bakın bu konuda Haydar Baş hocamız ne söylemiştir.
“Bir öğrenci, bir sorunun cevabını biliyorsa bir anda çözer, ancak bilmiyorsa ne kadar zaman verirseniz verin çözemez” hatta 19 sene de verseniz bile...
Sayın hükümetin bu kadar zaman içinde sorunları çözemeyişinin sebebini anladık mı şimdi…