Nush ve tekdir ile uslanmayanın hakkı
İslam ülkelerinin genel hali, sürekli artan ‘iç karışıklık’ ile tanımlanabilir.
İslam’ın algılanması ile oynayanlar hep bugünleri planladılar. İslami yaşantıyı sırat-ı müstakim olmaktan çıkartmak isteyenler Ehl-i Beyti anlamayı, sevmeyi ve bu mümtaz şahsiyetleri rehber kabul etmeyi gündemden çıkarmaya çalıştılar. Bu defa örnek olarak gösterilen şahsiyetlerin sayısı ve yolu oyun kurucuların sayısı kadar artmaya başladı. Belli başlıcaları tekfirci olan radikal gruplar ve ılımlı islam grupları ve bunlar arasında olan değişik tondaki gruplar İslam alemini işgal ettiler.
…
İşte en son yaşanan ‘Arap baharı’ karakışa dönmüş vaziyette bütün İslam alemini kasıp kavuruyor. Terör Araplara dönük olmaktan ziyade bütün İslam alemini ilgilendirdiği için adım adım ülkemizi de sarmaya başladı. Görülen o ki, terör doğu ve güneydoğu Anadolu'dan batıya doğru kaydırılıyor.
Ülkemize günbegün yerleşen terör ve teröristler, aslında siyasi iktidarın bir tercihi. Ayıyla yatağa girilmez der büyüklerimiz; maalesef iktidar bu cürmü işledi, aynı fiilde de ısrarcı davranıyor.
Hatırlayın önce Suriye - Türkiye sınırında bulunan mayınları temizleme karşılığında İsrailli firmaya 44 yıllığına bu topraklar kiraya verilecekti. Bunu bir türlü başaramadılar.
Bu defa başka bir başlangıç seçtiler. Bir huzur ülkesi olan Suriye’nin birden bire karıştığına şahit olduk. yine ortaya çıkan diğer gelişme ise Suriye ile dost ve kardeş AKP hükümetinin birden bire Esat’ın karşısına dikildiğine şahit olduk. Görüntüde Esad’a karşı bir duruş vardı; ama esasta Suriye’nin birliğine ve dirliğine karşı bir duruş söz konusuydu.
İşte aradan geçen şu kadar zamandan sonra baktığımızda Esad’ın hala dimdik halkının başında olduğunu görüyoruz. Özellikle Cenevre- 2 den sonra devlet başkanı Beşar Esad’ın hakimiyeti dünya devletleri tarafından da kabul edilmiştir. İkincisi yıkılmış ve harabeye çevrilmiş bir Suriye vardır.
İnsanları ise Suriye de olsun iltica ettikleri ülkelerde olsun mağdur durumdadır.
…
Bütün bu gelişmeler yaşanırken batı basını, batı'nın Türkiye-Suriye sınırından kaynaklanan yeni bir terör saldırısı tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ifade ediyor. Bugüne kadar radikal kesimleri destekleyen batı artık endişeli. Bu unsurların dönüp, batılı ülkelerde terör eylemleri başlatmasından endişe ediyor. Bundan dolayı da Türkiye - Suriye sınırındaki batılı istihbarat örgütleri cirit atıyorlar. İlk bakışta masum gibi duran bu yaklaşım bir başka oyunun başlangıcı aslında.
Haçlı batı, Müslümanları mutlak terörist olarak göstermek istiyor.
Üzerinde hesap yaptıkları Ortadoğu coğrafyasında doğrudan operasyon yönetmek, yapılmak istenen toprak paylaşımında geri kalmamak istiyorlar.
Müslümanları birbirine düşürmek istiyorlar.
Türkiye’nin de iç istikrarını bozmak istiyorlar.
Nitekim sınır illerimizin hali içler acısıdır. Örneğin Kilis ili, kapasitesinin 3 katı insan barındırmaktadır. Birbirini yakinen tanıyan insanların yaşadığı kentte artık neredeyse kimse kimseyi tanıyamaz hale gelmiştir. Geçmişteki huzur şehri Kilis gergin ve her an patlamaya hazır bir bomba gibi durmaktadır.
…
2004 yılında yerel seçimlerde sayın Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş bey, BTP adayını seçerseniz Kilis’ i dünya çapında model bir kent haline getiririm, demişti. O gün Kilisli sayın Baş’ı dinlemedi. Bilakis Suma fabrikasının önünde masa kurup üzümünüzü satın alacağız diye kağıtlara imza atanlara oylarını verdiler. Seçimden sonra suma fabrikası yabancılara satıldı, bugün ise Kilis’ten taşınacak hale gelmiştir. Çiftçi mağdur, Kilis’in yerli halkı ise bir an evvel şehri terk etmenin hesabını yapmaktadır.
Sayın Baş’ı dinleyen ve Milli Ekonomi Modelini uygulayan Rusya ise, dünya lideri devlet olma yolundadır.
Bütün bu yaşananlardan ders çıkartırsak yaşadığımız musibetler rahmete vesile olacaktır. Aksi halde nush ve tekdir ile uslanmayanların akıbetine uğrayacağımızı unutmamak gerekir.