Okul zili geleceğimizi belirliyor
Okulların zili çaldı, artık çocuklarımız okullarına başladılar. Eğitim bir ülkenin hem günü hem geleceği için büyük önem taşıyor. Çocuklarımıza ve gençlerimize bilgi, beceri kazandırmak; ailesine, vatanına, milletine ve insanlık adına değerler katmak eğitim ile olur. Hatta şunu da diyebiliriz ki, eğitim olmazsa olmaz nitelik taşır. Eğitim geçmiş ile gelecek arasında bir köprüdür. Bütün bu sebeplerden eğitim için ne kadar emek ne kadar gayret ne kadar masraf yapılırsa yapılsın azdır.
Bir milletin, bir devletin gücü eğitim sisteminin gücüne bağlıdır. Gelişmiş ülkelerin eğitim meselesini çözdüklerini görüyoruz. Gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde eğitim ya geri plandadır veya yap-boz tahtası şeklindedir. İnovasyonlar, teknolojik yatırımlar, bilgi teknolojilerindeki ve üretimdeki başarı eğitim ile at başı gitmektedir.
Eğitim bizim ülkemizde ne yazık ki yap-boz tahtasına dönmüş vaziyettedir. Bir öğrenci okula başladığı zaman geçerli olan sistem ile mezun olamıyor. Bırakın hükümeti değişen her bakanla eğitim sistemi de değişmiş oluyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım bizim ülkemizde eğitim iyi gitmiyor. Sınıfta kalmanın kaldırıldığı eğitim sistemimizde, yeniden sınıfta kalma yürürlüğe girdi. Bu kadar temel bir konuda bile daha ne yapılacağı bilinemiyor.
Bir kere eğitimde ödül ve ceza yerinde uygulanmalıdır. Siz sınıfta kalmayı kaldırırsanız öğrenciyi okula bile getiremezsiniz. Günümüzün ekonomik problemleri de işin cabası. Eğitim konusunda temel kural ve kaideler değişmemelidir. Esas olan, ana gövdeyi değiştirmek değil, destek unsurlarla başarıyı arttırmaktır. Burada yapay zekayı anmadan geçemeyiz. Yapay zekanın kullanılıp kullanılmayacağı değil nasıl kullanılacağına karar verilmelidir.
Öğretmenlerimizin kıymeti öğrencilere öğretilmelidir. Bir hocamızla karşılaştığımızda veya hocamızı andığımızda duygulanıyoruz, bu çok önemli.
Bir hatıramdan bahsedeyim. Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın yanındaydım. Meltem Kolejini ziyaret etmişlerdi. Orada öğretmenlerden öğrenciler hakkında bilgi aldı, öğrencilerin puanlarını görmek istedi. Puanları düşük olan öğrencilerin öğretmenlerine görevlerini hatırlattı. Hocamız kendi öğretmenli yıllarından hatıralarını anlatarak ölçü verdi. Öğretmen o dersi öğrencisine sevdirmeli, öğretmeli ve yüksek puan almasını temin etmelidir. Yani bedava puan dağıtmak değil, hakkı ile yüksek puan almasını temin etmelidir. Bu durum yapılan bilimsel araştırmalarla da ispatlanmıştır. Öğretmenin ilgisinin öğrencilerin akademik motivasyonu, okula bağlılığı, öz yeterlilik algısı ve sınav başarısı gibi değişkenlerle ilişkili olduğu bulunmuştur.
Geçen gün bir hukuk fakültesi mezuniyet törenine katıldım. Bini aşkın öğrenci Hukuk fakültesini bitirmişti. Şahsen onur duydum, gururlandım. Diğer üniversiteleri ve fakültelerini dikkate aldığımızda yetişmiş insan gücünü görmek gurur verici. Ülkemizin ihtiyacı olan bütün branşlardaki okulların, fakültelerin, mezunları göğsümüzü kabartıyorlar. Ancak madalyonun arka yüzü de var. Tamam da biz bu mezunları tam yetiştirebildik mi? Acaba bu öğrencilerin mesleki formasyonları, iletişim yetenekleri hangi seviyede? İkincisi, okulunu bitiren öğrenciler iş bulabilecekler mi, kendi mesleklerini icra edebilecekler mi?
Eğitimin bu kadar önemli oluşu Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 42. maddesine göre de teminat altına alınmıştır. Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Beklenen faydanın elde edilebilmesi için eğitim ve öğretimde öğrenci, öğretmen ve yasa koyucu görev ve sorumluluğa ortaktır. Yeni eğitim ve öğretim yılımızın başarılı olmasını diliyorum.