Olayları okumak ve iki profil
Devletler politikalarını pazara kadar değilde mezara kadar yaparlar. Buna devletlerin kırmızıçizgileri de diyebiliriz. Bizim ülkemizde ise, devlet misyon ve vizyonu her iktidarda farklı bir renge bürünüyor. Bu, binlerce yıllık köklü geçmişimiz olmasına rağmen, son tahlilde hala devlet olma sürecinin tamamlanmadığını gösteriyor. Zaten darbe girişimleri olsun, darbeler olsun, karşı darbeler olsun hep bu çalkantının sonucu gerçekleşiyor. İşte son günlerde gündeme gelen sistem tartışmaları ve anayasa değişikliği konusunda, anayasa mahkemesi başkanının bile, destekleyen konuşmaları ülke olarak sürekli çalkantıda olduğumuzu gösteriyor.
Bu zaman dilimleri tehlikeli günlerdir. Devletin ve milletin neredeyse bütün kademeleri ile arayış içinde olduğu bu dönemlerde, yol bulmak doğruyu yapmak esastır. Şayet küçük bir açı ile bile olsa gidilen yanlış yol o nesli olmasa bile o nesilden gelen nesilleri harap edecektir.
Bu günkü hareketi yönlendiren iktidar olsun meclis içi muhalefet partileri olsun ne kadar doğru hareket ediyorlar diye bakalım isterseniz. Bunun cevabı tam da yaşadıklarımızdır. Mikro ve makroekonomikgöstergeler, güvenlik, sosyal politikalar, bilimsel seviye, işsizlik oranı ve bütün göstergelere bakıldığında maalesef okların hep negatifi gösterdiği görülecektir. İktidarın sürekli iç ve dış politikadaki kandırıldık mazeretleri, muhalefetin ne yapacağını bilmediğini bizzat itiraf etmesi gündeme damgasını vuruyor.
AKP hükümeti iktidarda 15 yılı tamamladı. 15 yılın sonunda yaşanan FETÖ darbe girişiminde iktidarın hiç mi suçu yok. Bir bakıma bütün darbe aktörleri bu hükümetin yetkili kurulları ve kişileri tarafından atandı diyebiliriz. Diğer taraftan ise hükümetin hiçbir şeyden haberi yok sadece önüne konan kararları kabul etmekten başka çaresi yoktur deme durumunda kalacağız. Her ikisi de tehlikeli durumlardır.
İki profilin altını çizmek istiyorum.
Birincisi iktidara geldiği günden beri ABD ile stratejik ortak olmaya çalışan, AB'ye üye olmak için gayret ortaya koyan siyasi bir yapılanma. AKP iktidarında hep bunu gördük. Son 15 yılımıza hep batılı politikalar imza attılar. Her ne kadar dönemdönem aralarında tartışma var görüntüsü verilse de neticede hep batılıların borazanı duyuldu. Batının değişmez politikası Büyük Ortadoğu Projesidir (BOP). Bu proje kapsamında bölge topraklarını ele geçirmek istemektedir. Gayesi bölgede kaos ortaya çıkartmak, dahası bölgede yaşayan Müslümanların birbiri ile çatışmalarını temin etmektir. Sonuç böyle de olmuştur ve maalesef Ankara hükümeti bu sürece destek vermiştir ve destek vermektedir. Dış politik gelişmeler ülkemizin içini fazlasıyla etkilemiştir. Sınır emniyetinin ortadan kalkması, mülteciler sorunu, ciddi güvenlik zaaflarını tetiklemiştir, ekonomi yerlerde sürünmektedir. Ülkemiz ekonomisinin nabzının tutulduğu İstanbul Kapalıçarşı’da 600 işyerinin birden kapanmış olması çok ciddi bir S.O.S niteliği taşımaktadır. Ezcümle siyaset burnunun ucunu görememektedir.
İkinci profil olarak Prof.Dr.Haydar Baş gerçeğine dikkat çekmek gerekir. 1990 yılında zamanın Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin'in talimatı ile Irak ordusu Kuveyt'i işgal ettiğinde Haydar Baş hocanın tespiti hala kulaklarımda. O süreçte ABD'nin Irak çıkartmaları, Özal'ın bir verip iki alacağız şeklinde yaklaşımları olduğu dönemler Haydar hoca, batının hedefi Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak, demişti. Irak, İran, Suriye ve Türkiye'de yaşayan Kürtlerin akrabalık hukukunu da istismar ederek karışıklık çıkartacaklarını, ardından büyük İsrail'i kurmak istediklerini ifade etmişti.
Bütün gelişmeler Haydar hocayı haklı çıkartmıştır. O halde ülkemiz yetkili ve sorumluları Haydar hocadan istifade etmelidirler. BTP genel başkanı Haydar hocaya ekibineseçmen fırsat vermelidir. Aksi halde gidişat hiç de hoş değildir.