Onun ışığı Her Geçen Gün Daha Parlıyor

Onun ışığı Her Geçen Gün Daha Parlıyor

Saatler günleri, günler ayları, aylar yılları kovaladı ve yeni bir 14 Nisan tarihi daha geldi. Bugün Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Hakka yürüyüşünün beşinci seneyi devriyesi. Haydar Baş hocamız hakkında günlerce, haftalarca, yıllarca konuşsak da hocamızı tam anlamıyla ifade etmekte yetersiz kalırız.

Hocamızdan işitmiştim, "Evladım, beni ancak olayların içinde tanırsınız," demişti. Şimdi bu sözün ne anlama geldiğini daha iyi anlıyoruz. Haydar hocanın yaptığı bir sohbetin, dile getirdiği bir tespitin, zaman geçtikçe ne kadar derin anlamlar taşıdığını daha iyi kavrıyoruz. Yaptığı ikazların hayati önemini de öyle... Çünkü onun keskin bir bakış açısı vardı; o her zaman doğruyu görür ve doğruyu söylerdi. Söylediklerimizin daha iyi anlaşılabilmesi için bir ölçüt ortaya koyalım.

Bir şeyin kıymeti, onun yokluğunda anlaşılır. Onun tavsiyelerinin ve talimatlarının anlamını da bu kurala göre değerlendirebiliriz. Mesela Onun ekonomiye dair tavsiyelerine uyulmadığı için halkımız bugün  fakr-ı zaruret içinde yaşamaktadır. Onun Suriye politikası konusundaki tavsiyelerine uyulmadığı için Orta Doğu bugün daha büyük bir bataklık haline gelmiştir. Onun sosyal tavsiyelerine uyulmadığı için halkımız bugün millet olma vasfını daha çok kaybetmiş durumdadır. Onun siyasi söylemleri dinlenmediği için bugün siyaset kısır çekişmelere mahkûm olmuştur.
Bunu daha net anlamak için Suriye politikası konusunda hocamızın söylediklerine odaklanalım. Hocamız, Suriye'nin toprak bütünlüğünün zarar görmemesi gerektiğini, Esad’ın başta kalıp kalmamasının Suriye’nin iç meselesi olduğunu belirtmişti. Hatta, ABD başkanının öldüğünde Hristiyan mezarlığına, Esad’ın ise Müslüman mezarlığına defnedileceğini belirterek "Siz hangi mezara defnedilmek istersiniz?" şeklinde, işin özünü gösteren bir soru sormuştu. Hocamızın söyledikleri dinlenmedi. Sonuç ne oldu? Bugün Suriye bir bataklık hâline gelmiş durumda. Bir karadelik gibi, iç içe geçmiş krizlerle boğuşuyor. Günün sonunda, kendi aralarında çatışan Müslüman halkın gücü bitince, birliği kaybedince, İsrail devleti bir leş kargası gibi Suriye’nin üzerine üşüşmedi mi?
Bir örnek daha verelim. 
Ekonomi konusunda hocamız insanlığa uzatılan bir bereket eli olmuştur. Kendisinin geliştirdiği Milli Ekonomi Modeli (MEM), insanımıza cennet hayatı vadetmişti. Kısmi olarak uygulayan ülkeler bile bu modelden fayda sağladı; ancak bizim ülkemiz MEM'in asıl uygulamalarını görmezden geldiği için yanlışlar sürüp gitti. Bugün ekonomimiz tepetaklak durumdadır. Haydar Baş hocamız, ekonominin ne olduğunu insanlığa anlatan bir başöğretmen gibi, örneklerle çok açık bir şekilde ifade etmiştir. Günümüzde uygulanan sıkı para politikalarının, enflasyonu düşürme adına tüketim talebini kısmanın sosyal ve ekonomik gerçeklikle ilgisi olmadığını her gün yaşayarak gözlemliyoruz. Hocamız, piyasaları insan vücuduna benzeterek çok çarpıcı örnekler vermiştir. Insan vücudunda 5 litre kan vardır. Eğer bu kan azalırsa insan ölüme sürüklenir. Aynı şekilde, piyasalarda para miktarını kısıtlarsanız, ekonomiyi çökertirsiniz. Piyasalarda dolaşması gereken para miktarı, gayri safi milli hasılanın %20’si kadar olmalıdır. Oysa bizde bu oran %2-3 seviyesindedir. Yani vücutta kan olmayınca ne olur? Dışarıdan kan ve serum takılır, zaman kazanmaya çalışırsınız. Aynı şekilde piyasalarda yeterli emisyon olmayınca, plastik paralar ve maliyetli borç paralar devreye girer. Kısacası, insanımız sömürülüyor, köle muamelesi görüyor. Eğer hocamızın tavsiyelerine kulak verilseydi, bugün millet olarak cennet hayatı yaşıyor olacaktık.

Haydar Baş hocamız, devletimizin bekası, milletimizin birliği, bölgemizin huzuru için projeler ve tezler ortaya koydu. Ne yazık ki, şahsi menfaatlerin öncelenmesi, küçük çıkarların büyük davaların önüne geçmesi yüzünden çoğu zaman kaybedildi.

Ömrünü milleti için adamış olan bir kutlu şahsiyetten bahsediyoruz. Hocamızın hiçbir sözü boşa gitmedi. Onu dinleyenler kazandı, onu reddedenler ise yokluğa mahkûm oldu. Onun sözleri, nasihatleri ve ikazları sürekli olarak yolumuzu aydınlatıyor ve aydınlatmaya devam edecek. Hocamızın şu cümlesiyle bitireyim: “Bana geleceksiniz, ama beni bulamayacaksınız.” O, merhameti sonsuz bir insandı. Son konuşmalarından birisinde, “Beni kaçırdınız, bu kadroyu kaçırmayın” demişti.

İçine düşülen derin bunalım ve zifiri karanlıktan çıkmak için hocamızın projelerinin uygulanmasına ihtiyacımız var. Bugün, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş Bey’in liderliğinde hocamızın kadrosu hazır ve nazırdır.