Papanın Irak’taki girişimleri ne anlama geliyor

Papanın Irak’taki girişimleri ne anlama geliyor

Miraç kandilini idrak ettik. Allah'a hamdolsun. O gece Peygamberimiz (saa) Mescid-i Haram'dan alınarak Mescid-i Aksa'ya kadar götürülmüş, oradan göklere çıkarılmış, İlahi ayetler kendisine gösterildikten sonra alındığı yere yatağının sıcaklığının soğumadığı bir müddet içerisinde tekrar geri getirilmiştir. Allah Resûlü bu büyük mucizeden ümmetine hediyeler ile döndü:

- Bakara sûresinin son ayetleri.

-Müminin miracı, dinin direği olan 5 vakit namaz.

-Üçüncü hediye olarak "Muhammed ümmetinden Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi"

Miraç, zaman ve mekan kabuğunu delmek demektir. Miraç sırrına erebilmek için hayatımızı miraç perspektifine göre düzenlemek gerekir. Yeniden gündeme getirilen dinlerarası diyalog çalışmaları bu bakımdan irdelenmelidir. Peşinen ifade etmek gerekir ki, dinlerarası diyalog çalışması, Allah'a ortak koşmanın adıdır. Allah’ın kulları için tamamladığı nimet olan İslam'dan başka bir din aramanın adıdır diyalog. Biraz o dinden biraz güya öbür dinden alınarak ortaya çıkan yolun ismi din değildir, hele İslam hiç değildir. Tam da burada Mübahele ayeti konumuza ışık tutmaktadır. 

Peygamberimiz Necran hristiyanlarını İslam’a davet eder. Necranlılar büyük alimleri ile birlikte Medine’ye gelirler. Resûlullah’ın müslümanlığa daveti üzerine heyetin reisi Ebû Hârise, “Biz senden önce müslüman olduk” der. Hz. Peygamber efendimiz, Necranlılara domuz eti yemeleri, haça tapmaları ve İsa’yı Allah’ın oğlu kabul etmeleri sebebiyle Müslüman olmadıklarını buyurur. Yapılan ilmi münazaraları kaybetmelerine rağmen ısrarlarında devam ederler. 

Ayeti kerime nüzul olur. “Sana gelen asıl bilgiden sonra, kim seninle bu (hakikat) hakkında tartışırsa de ki: “Gelin! Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizim yandaşlarımızı ve sizin yandaşlarınızı çağıralım; sonra (birlikte) tevazu içinde ve gönülden yalvaralım ve Allah'ın lanetinin (aramızdan) yalan söyleyenlerin üzerine olmasını dileyelim” (Ali-İmran 61) Hz. Peygamberimiz lanetleşmeye Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile birlikte gelirler. Ayette geçen “kendimiz” ifadesi ile kastedilen Ali  “kendi oğullarımız”dan maksat Hasan ve Hüseyin, “kendi kadınlarımız” ifadesinden ise kasıt Hz. Fatıma'dır. Bunun üzerine Necran kafilesinin başındaki piskopos mübahele yapmak istemez ve barış anlaşması imzalar.

Bir başka örnek: Peygamberimiz hükümdarlara mektuplar yazar, onları ve uyruklarını İslam'a davet eder. Bunlardan bir tanesi şudur: “Hz. Muhammed’in Doğu Roma İmparatoru Herakleos’a gönderdiği ve kendisini İslam’a davet eden mektubunda “Müslüman ol. Olduğun takdirde Allah sana iki kere sevap verir. Eğer yüz çevirirsen buyruklarının günahı senin üstündedir. Eğer uyarsan, iki kez sevap var: önce Hz. İsa’ya, sonra Resulullah’a iman getirdiğin için”

İslam dininin önderi olduğu iddiasında bulunanların davranışları bellidir. Peygamberimizin izinden gitmeleri gerekir. Onun gayesi insanları Allah'a kul peygamberimize ümmet yapma gayretidir. Aksi halde muhatap hem dünyasını hem de ahiretini kaybedecektir. Bütün buna rağmen hem din adamı kisvesi taşıyacaksın hem de Peygamberimizin ve Ehli beytin yolundan gitmeyeceksin. Bu gafletin daniskasıdır.

Bunun örnekleri ve sonuçlarını biz çok iyi biliyoruz. Fethullah Gülen’in ülkemizde popüler bir din adamı olduğu günlerde papayla papazlarla halvet olduğunu ve ardından darbe girişimine kadar giden sürece şahit olduk. Şimdi de Irak’ta yine bir dinlerarası diyalog girişimi, din adamaları ile halvet olma, Sistani ile görüşme, ortak resimler verme, ardından ülkemiz topraklarının Kürdistan olarak gösterildiği papa figürlü pul ile verilen görüntünün servis edilmesi…

Bir yıkıma sebep olmamak için “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” düsturu gereği herkes eteğindeki taşları dökmelidir.