Partilerin Mesajı ve Seçmenin Sınavı
Türkiye'nin siyasi manzarası, yaklaşan yerel seçimlerle birlikte daha da karmaşık bir hâl alıyor. Vatandaşlarımızın, ekonomik zorluklar ve sosyal sorunlar karşısında artan bir hayal kırıklığı içinde oldukları bir dönemde, siyasi partiler ve seçimlerin önemi daha da artıyor. Ancak, görünen o ki, bu seçimler sadece adaylar veya partiler arası bir yarıştan ibaret değil; aynı zamanda seçmenin de sınavı niteliğini taşıyor.
Gözlemlerimize göre, vatandaşlarımızın bir kısmı mevcut siyasi yapıdan ve sunulan alternatiflerden memnun değil. Yıllardır süregelen ekonomik sıkıntılar, artan yaşam maliyetleri ve işsizlik oranları, toplumun geniş kesimlerinde bir değişim ve dönüşüm arzusunu tetikliyor. Bu bağlamda, iktidar partisi AK Parti ve ana muhalefet partisi CHP'nin performansları, vatandaşlar tarafından sorgulanıyor. Eleştiriler, genellikle ekonomi politikaları, algı yönetimi ve projelerin özgünlüğü üzerine yoğunlaşıyor. Vatandaşlar, özellikle yerel yönetimlerde somut ve uygulanabilir çözümler beklerken, siyasi partilerin bu beklentilere ne derece cevap verecekleri önemli bir tartışma konusu oluşturuyor.
Seçimler, siyasi partilerin halk tarafından denetlendiği ve iktidarın el değiştirmesinin sağlandığı en önemli araçtır. Son zamanlarda, siyasi partilere ve seçimlere olan güvenin azaldığını hep birlikte müşahede ediyoruz. Bu endişenin temelinde, siyasi partilerin ideolojilerden uzaklaşmaları ve iktidar olmayı hedeflerine koymaları vardır. Maalesef siyaset hizmet üretmek değil günü kurtarma adına hareket etmektedir.
31 Mart Yerel seçimlerinde, vatandaşlarımızın genel bir mesaj vermek istediği gözlemleniyor. Bu mesaj, sadece yerel yönetimlerle sınırlı kalmayıp, genel siyasi duruş ve beklentileri de içeriyor. Ancak, seçim sonuçları ne olursa olsun, kazananın gerçekten milletin kendisi olup olmadığı sorusu, seçimlerin ardından da gündemimizi meşgul etmeye devam edecek gibi duruyor.
Bu bağlamda, siyasi partilerin ve seçmenlerin sorumluluklarını gözden geçirmek önem taşıyor. Siyasi partiler, ideolojik ilkelerine bağlı kalarak, halka somut çözümler sunmak ve ülkenin menfaatleri doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Seçmenler ise, oy kullanırken bilinçli ve sorumlu davranmalı, siyasi partilerin vaatlerini ve geçmiş performanslarını değerlendirmelidir.
Bağımsız Türkiye Partisinin projeleri, seçmen kesimleri tarafından umutla karşılanıyor. Bu alternatifin, diğer partilerden farklı olarak, milletin derdine derman olacak somut projeleri bulunuyor. BTP Genel Başkanı Av. Hüseyin Baş seçmen tarafından benimseniyor ve destekleniyor.
Seçimlerin sonucu ne olacak kim kazanacak kim kaybedecek bu soruların cevabı vatandaşların beklentileriyle örtüşebilen politika ve projelerin sunulabilmesi ile ilintilidir. Dolayısıyla seçimler siyasi partilerin bir sınavıdır. Oysa bizim ülkemizde bugüne kadar böyle olmamıştır. Seçimler siyasiler tarafından oluşturulan algı yönetimine kapılıp onun oltasına takılıp veya takılmama seçimi olmuştur. Seçimler sadece siyasi partiler için bir sınav niteliğinde değil aynı zamanda seçmen açısından da bir sınav niteliği taşımaktadır. Hükümetin bütün basın yayın üzerinde kurduğu hegemonya ve istibdat derecesinde basın yayın üzerinde kurduğu tahakküm mücadeleyi asimetrik hale getirmektedir. Yine de her seçim döneminde olduğu gibi, en önemli görev ve sorumluluk seçmenlere düşüyor: Geleceği şekillendirecek kararı vermek.
Sonuç olarak, seçimler, sadece oy verme işlemi değildir. Aynı zamanda, ülkeye dahası kendi haklarına sahip çıkmak demektir. 'Güç kimde?' sorusunun cevabı her seçmen adına 'Güç Bende?' anlamına gelmektedir. Bu nedenle, her seçmen bu fırsatı değerlendirmeli ve oy kullanma hakkını kullanmalıdır. Unutmayalım ki, geleceğimizin en önemli teminatı, bilinçli ve sorumlu bir seçmen kitlesidir. Yani Sizsiniz!