Provokasyon

Provokasyon

Fransa'da yaşanan terör eylemi ve sonrasındaki gelişmeleri ancak provokasyon kelimesi ile izah edebiliriz.  Bu yönüyle gelişmeleri okumak ve gereken tedbirleri almak gerekir. Aksi halde oyun kurucunun aktörü olmaktan öteye gidemeyiz.

Oyun kurucu oyunun kurallarını ve argümanlarını zaman içinde kamuoyuna yedirdiği için senaryoyu sahneye koyması fazla zaman almıyor. Kimin nasıl davranacağı belli olduğu için geriye  sadece oyunu başlatmak kalıyor.

Bakınız son örneğe;  bir tarafta adı İslami olan örgütler kuruluyor ve el altından destekleniyor.

Başka tarafta bundan 4 sene önce İslam alemini rencide eden karikatür çiziliyor.

Bir başka tarafta da adı İslami olan örgütler marifetiyle İslam alemi ateşe kayılıyor.

Ölenin Müslüman, işgal edilenin İslam coğrafyası olmasına rağmen islamofobi denen bir kavram icad ediliyor. Bu perdenin görünen yüzü yani sahne. Oysa sahne arkasında dinler savaşı tezgâhlanıyor. Asıl maksat ise İslam coğrafyasının haçlılar tarafından işgal edilmesi.

İşte Fransa’da yaşanan hadise de aynı şekilde tezgâhlanıyor. Bu saldırı yeni bir haçlı seferi dalgasının başlangıcıdır.

İstesek de istemesek de yaşananlar bunlar. Ama ne acı ki ülkemizi yöneten hükümet, ‘stratejik derinlik’ adı altında bütün bu olanları görmezden geliyor. Komşularla sıfır sorun diye yola çıkıyorlar; bütün komşularla kavgalı hale geliniyor.

Suriye örneğinde olduğu gibi Esad’a muhalif olan güçleri desteklemek için adı İslami olan radikal örgütler destekleniyor ve hilale karşı haçlı ile bir olunuyor.

Batı tarafından tezgâhlanan medeniyetler çatışmasının pik yaptığı şu zaman diliminde bütün bu olanları görmezden gelerek dinlerarası diyalogun hizmetkârlığını yapıyorlar.

Türkiye 60 yıldan beri üyelik hevesiyle AB’nin kapısında bekletiliyor. Özellikle AKP iktidarı boyunca taviz üstüne taviz veriliyor. AB devletleri Türkiye’yi üyeliğe kabul etmedikleri gibi AB halkları da Türkleri üyeliğe kabul etmemektedir. Özellikle son dönemde Avrupa’da oluşan ırkçı ve İslam karşıtı akım AB’ye üyeliğin hiç ama hiç mümkün olmadığını göstermektedir. Türkiye’nin kendi kulvarında birlik oluşturması gerekirken hala AB’nin kuyruğuna siyaset oluşturmaya çalışması da çok onur kırıcıdır. Fransa’daki olaylardan sonra Almanya’da Merkel ile basın açıklaması yapan Davutoğlu’nun açıklamaları meselenin özünden ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Davutoğlu, Türkiye’nin AB üyeliğinin Türkiye için bir medeniyet projesi olduğunu ifade ediyor. AB’nin temelinde İncil bulunmaktadır; AB haçlı kültürel birliğidir. Dinlerarası diyalog çalışmalarını, medeniyetler ittifakı adı altında hükümet programı haline getiren AKP hükümeti iki dinden de avare kalmaktadır.

AKP hükümeti iyiden iyiye işleri birbirine karıştırmış durumdadır.

Bir tarafta Esad’a karşı el Kaide ile, IŞİD ile, el Nusra ile aynı saftadır.

Bir tarafta el Kaidenin üstlendiği Charlie Hebdo saldırısında Fransız hükümetinin yanındadır.

Peygamberimizi yok sayan dinlerarası diyalogun hizmetkârı olan hükümet, bir taraftan da sözde Peygamber efendimize sahip çıkmaya çalışmaktadır.

Provokasyon ateşi ile Müslümanlar mağdur edilmeye, İslam ülkeleri işgal edilmeye devam edilmek istenirken maalesef AKP hükümeti daha nerede duracağını bile bilmekten aciz durumdadır.

Ne diyelim kel başa şimşir tarak...