Ramazan’da kazanımlarının farkında mıyız
Dünya sağlık örgütü sağlık tanımını, sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil aynı zamanda bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik haline sahip olmak diye tanımlar. Burada dikkat edilmesi gereken insanın tekil değil bir toplumsal çevre ile ele alınması. Sağlık hali insanın uyum içinde olabileceği bir sosyal çevre ile mümkün olabilir. Bir ağaç tek değil de bir orman içinde daha verimli bir yaşam sürebilir. Aynen insan da böyledir.
Sağlıklı olmak üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Birey ve içinde yaşanılan toplumun sağlığı iç içedir. Sağlıklı toplumlar, sağlıklı bireylerden oluşan toplumdur. İşte Ramazan iklimi bu sağlığın elde edilmesi için biçilmiş bir kaftandır. Ramazan ayını analiz ettiğimizde göreceğimiz gibi beden, ruh sağlığı ve sosyal iyilik hali bu ayda takviye edilir. Bir başka ifade ile bu ay sağlık için bir bakım ayıdır.
Ramazan ayından kâmil anlamda istifade edebilmek için, niyetin de salim olması gerekir. Maksat Allah rızası olunca hedefe de ulaşılmış olur. Karı koca imanı denen bir iman vardır ki güzel olan budur. Allah’ın emirlerine ve peygamber efendimizin sünnetine tam riayet şeksiz şüphesiz inanmak ve itaat etmek önemlidir. Bilimin ve teknolojinin gelişmesi ile yeni yeni bilgiler öğreniyoruz. Özellikle Ramazan orucu hakkında yapılan akademik araştırmalara bakıldığında insan gurur duyuyor. Ben Ramazan orucunu tutmakla neler kazanmışım neler diyorsunuz. Ramazan’ın içinde bulunduğu zaman dilimi, iftar ve sahur zamanlaması, orucun bir ay boyunca tutulması … her birinin hikmeti ve sebepleri vardır. Bilimin görevi işte bu konuyu aydınlatmak ve yeniliklere kapı açmaktır. Mesela gün boyu oruç tutmak ve bir ay boyunca oruca devam etmekle hücresel seviyede birtakım işlemler gerçekleşiyor. Vücudumuz yaşlanmış ve fonksiyon kaybına uğramış hücreleri sindiriyor ve bunların yapı taşlarını yeni hücre yapımında kullanıyor. Bu işlev ayın günleri geçtikte daha muhkem hale geliyor. Bu sadece bir örnek.
Gelelim ruh sağlığına. Oruçlunun iftar vakti yaklaştıkça yaşadığı heyecan, bir başka güzel. Hele iftarda orucu açarken yaşadığı his ve tatmin olma duygusu tarif edilmez, ancak yaşanabilir. İftar ve sahur saatlerine riayet etmekle bünyemiz bir disiplin altına girer. Uyku saatlerimiz buna göre düzene girer. Kılınan namazlar ile Allah'a daha çok yaklaşmaya gayret edilir. Ramazan ayına mahsus olan teravih namazları ruh dünyamızı takviye edicidir. Oruçlunun yasaklara uyması ile nefsin tezkiyesi ve ruhun safiyet kazanmasında adım atılır. Yaşanan bu bilinçli açlık ve yokluk ile, sözde değil özde fakir, fukaranın ve ihtiyaç sahibinin hali daha iyi anlaşılır.
Ramazan ayı paylaşımın da zirveye çıktığı aydır. Zekât özellikle bu ay verilir, fitre, sadaka ile fakirler sevindirilir. Bir hurma ile veya bir yudum su bile olsa oruçlunun iftarını açmak için yapılan ikram methedilmiştir. Hep vermeye yönelik eylemler bu ayda daha çok yapılır. Böylece insanların kalpleri birbirlerine karşı daha çok ısınır. Sevgi ve muhabbet bağları daha güçlü hale gelir. İşte özlenen birlik beraberlik de bu karşılıklı gönül hoşluğu ile ideal anlamda elde edilir.
Oruç ibadeti denince aklımıza doğrudan Haydar Baş hocamız geliyor. O'nun hayatı adeta oruç ile bezenmiş ve süslenmişti. Her vesile ile oruç tutardı. Ramazan’dan sonra Şevval ayı orucu ve hafta için pazartesi ve perşembe günleri tuttuğu sünnet olan orucu da hatırlıyor ve hatırlatıyorum. Sözün özü bizleri yaratan ve Ramazan ayını ikram eden Allah Teala hazretlerine şükrediyoruz.