Reel politik, Atatürk, Ayasofya, Beyrut
Bir Kurban bayramını daha idrak ettik. Ancak Ramazan bayramı gibi yine buruk bir bayram oldu, çünkü ruhen Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı yaşasak da, O aramızda yoktu. O'nun hasreti, onun özlemi ile geçen günlere ve bayramlara acı bir çetele daha düşmüş olduk.
Gündem o kadar süratli değişiyor ki, adeta zaman dörtnala gidiyor. Hedeflenen sona doğru süratli adımlar atılıyor. Eğer bir hedefiniz ve bu doğrultuda bir hesabınız yoksa bir başkasının hedefinin piyonu olmak durumundasınız.
Reel Politik
Ülkemizde reel politik yerine, algıya dayalı siyaset uygulanıyor. Doğu sporları literatürüne göre buna ‘kata çizmek’ de denebilir. Böylece sanal rakipler oluşturularak, sanal düşmanlar ve sanal kahramanlar ortaya çıkmış oluyor. Ülke olarak halimizi anlamak isteyenler bu yazılanları iyice düşünsünler.
Bir örnek vereyim. Sn. cumhurbaşkanı muhalefet hakkında bakın ne diyor: "ister eski ister yeni olsun, muhalefet adına ortaya çıkan tüm aktörlere ve gruplara dikkatlice bakılarak şu soruya cevap verilmesini istiyorum. 'İçlerinde ülkeyi yönetmek için eğitimden sağlığa, adaletten güvenliğe, ulaştırmadan tarıma, enerjiden spora herhangi bir alanda dişe dokunur, kayda değer, ayakları yere basan, çözüm odaklı, somut teklifler içeren bir program ortaya koyan var mı?' Projen var mı? Neyi yapacaksın? Eğitimde, sağlıkta neyi yapacaksın? Adalette, güvenlikte neyi yapacaksın? Dış politikada neyi yapacaksın? Var mı? Yok."
Şimdi cevap olarak ne diyelim!
2001 yılından beri ülkemizin bütün kronik sorunlarına çözüm üreten Prof. Dr. Haydar Baş beyin ve ortaya konan bu çözümlerin parti programı haline getirildiği BTP’nin farkında olmaması mümkün mü, Rusya'nın, BRICS devletlerinin bizzat uyguladığı projelere sahip bir lider ve kadrosunu gömezden gelmek, sadece kişi ve kurumlara yapılan bir haksızlık değil aynı zamanda milleti ihtiyacı olan çözümlerden de mahrum etmektir, vebaldir, bir hakkın gasp edilmesidir.
Atatürk
Atatürk konusu yine sıcak olarak gündemimizde. Bir dönem tam da unutuldu derken Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın "Hoş Geldin Atatürk" eseriyle kalbimizdeki, zihnimizdeki, siyasetimizde yerinİ alan Atatürk tam da başköşede oturuyor.
2 hafta önce Anıtkabir’i ziyaret ettik. Yoğun bir kalabalık vardı. Yaşam tarzı değişik de olsa Atamızın huzurunda herkes bir ve beraberdi. Bir ulu kişinin huzurunda olmanın huzurunu yaşadık. Yeniden dirildik, adeta güç ve kuvvetimiz mücadele azmimiz tazelendi. Ne yazık ki bazıları bundan haz etmiyor. Kim bunlar İngiliz ve yunan istihbaratlarının etkisi altında olan insanlar. Niyetlerinde sorun yoksa, bunların sorunu Atatürk’ü tanımamaktan kaynaklanıyor. Tanısalardı, sevecek sayacak ve yolunda gideceklerdi. İşte tam burada bir samimiyet çağrısında bulunmak isterim. Sizin ilacınız, Hoş Geldin Atatürk eserindedir. Okuyun anlayacaksınız. Ardından Nutuk eserini de okuyun o zaman millet olmanın sevincini de yaşayacaksınız. Bu eserleri okumadan, tarihi bilmeden konuşursanız, hem dünyanızı kaybedersiniz, hem de ahirette de bunun hesabını veremezsiniz.
Ayasofya
Ayasofya’nın ibadete açılması tam bir şova dönüştü.
Caminin ismi olan ‘Ayasofya’ bakınız ne anlama geliyor: "Ayasofya adındaki "Aya" sözcüğü "kutsal, azize" anlamına gelir. "Sofya" sözcüğü ise Eski Yunancada "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla "aya sofya" adı "kutsal bilgelik" ya da "ilahî bilgelik" anlamına gelmekte olup Ortodoksluk mezhebinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır" Bu bir. İkincisi ibadette esas olan kulluktur; Allah'ın rızasını kazanmaktır. "Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim/ikmal ettim ve sizin üzerinize nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslam'ı seçtim" ayetine rağmen Sayın Erdoğan'ın "Ayasofya'da yapacağımız restorasyon çalışmaları neticesinde hem Müslümanların hem de Hristiyanların memnun olacağına inanıyorum" sözü ne anlama gelmektedir?
Güya İslamcı geçinen yazarların ortodoks, bizans ve roma aşkı nasıl izah edilmelidir?
15 Temmuzun izleri hala tazeliğini korurken bu kalkışma hareketinin temelini oluşturan ‘dinlerarası diyalog’ çalışmalarını yeniden diriltmek isteyenler, millet olarak, devlet olarak nasıl bir çıkmazın içine girileceğini ne çabuk unuttular!
Bu milletin sahipleri vardır. Bunlar toprağın altında da olsalar üstünde de olsalar birdir. Atatürk ve Haydar Baş var Onların öğretileri var, ikazları var; Onların yolundan giden kadroların olduğu unutulmamalıdır.
Beyrut
Dünyanın ‘zifiri karanlık’ halini hep birlikte yaşıyoruz. Kandan beslenenler, Ortadoğu’yu karıştırmak isteyenler boş durmuyorlar. Şimdi de Beyrut patlatıldı. Ortadoğu'da tesadüflere yer yoktur. İnsana, ekonomiye, huzura, birlik ve beraberliğe yönelik operasyon, dünyanın gözü önünde cereyan etti. Büyük Ortadoğu projesi hız kesmeden devam ediyor. Hedefleri bir sünni şii savaşını tezgâhlamak. Bizi birbirimize kırdırmak istiyorlar. Yapılması gerekenleri Haydar Baş hocamız, hem söyledi, hem yazdı, hem konuştu. Alevi - şii - sünni bir ve beraber olacağız. Ortak sevdalarımız ve ideallerimiz bize can verecek.
Gadir Hum Bayramı, Hicretin 10. yılında Veda haccı dönüşü Allah'ın emri ile Peygamberimiz Hz. Muhammed (saa) tarafından, Hazreti Ali efendimizin halife tayin edildiği gündür. O gün din kemale ermiştir ve bayram günüdür.
İşte bir fırsat; Gadir Hum Bayramını 8 Ağustos'da hep birlikte idrak edeceğiz.
İslam âlemine kutlu olsun.