Referanduma gidilsin
Mübarek üç aylara girmiş bulunuyoruz.
Üç aylara girdiği
zaman Peygamberimiz (s.a.v) “Ey Allah'ım; Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl,
bizi Ramazan’a kavuştur” diye dua ederdi.
Peygamber Efendimiz bir
başka Hadis-i Şeriflerinde ise "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım,
Ramazan da ümmetimin ayıdır” buyurmuştur.
Recep ayında Allah’a kul
olmak için, Şaban ayında peygamberimize ümmet olmak için gayret edeceğiz,
Ramazan ayında ise, bütün Müslümanlarla kardeş olacağız.
Müslüman sürekli kendini
yenilemelidir. Attığı her adımda, aldığı her nefeste kum saati misali vadesinin
sonuna yaklaştığını unutmamalıdır.
Ölmeden önce mutlaka
yapılmalı
Ölmeden önce yapılması
gerekenler şeklinde hatırlatmalar vardır. Dilerseniz ben de buna katkıda bulunmak
isterim. Hem de mübarek üç ayların rahmet iklimine kavuşmuşken.
Başucu kitabı lezzetinde
Prof. Dr. Haydar Baş Beyin “Hoş Geldin Atatürk” kitabını mutlaka okumalısınız.
Kitabı okuduğunuzda dini
ve milli olarak takviye olduğunuzu göreceksiniz. Mustafa Kemal Atatürk'ün
ruhaniyeti sizi kucaklayacak, o sıcaklıkta güveni ve huzuru yaşayacaksınız.
Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat etmeden 15 gün
önce Hz. Muhammed Efendimiz hakkında söylediği sözleri ve daha nicelerini bu
kitap sayesinde öğreneceksiniz.
“Bütün dünyanın Müslümanları,
Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'in (s.a.v) gösterdiği yolu takip etmeli ve
verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz. Muhammed'i
örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli. İslamiyet'in hükümlerini olduğu
gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve
kalkınabilir.” (Kaynak: Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk)
Atatürk'ün ibadet
hayatını, toplumun eğitimine dönük yazdırdığı hutbeleri, askeri bir deha
oluşunu, Mustafa Kemal'siz bir Çanakkale Zaferi düşünülemeyeceğini, girdiği her
savaşta galibiyet elde edişinin sırlarını da bu kitaptan öğreneceksiniz.
Bugün millet olarak ve
devlet olarak yaşadığımız sıkıntıların ana sebebi öncü ve örnek liderlerden
mahrum oluşumuzdan kaynaklanıyor. Günümüzde yaşanan sorunlar, Birinci Dünya Savaşı’ndan
beri çözülemeyen paylaşım kavgasının devamı niteliğindedir. Darmadağın olmuş
Osmanlı devletinin külleri üzerinde bağımsız bir devlet kuran, bitme noktasına
gelmiş milleti dirilten, kavganın ortasında olmasına rağmen, ‘yurtta barış
dünyada barış’ sloganını uygulamaya koyan, gelişmişlik ve bağımsızlıkta dünyaya
örnek olan bir liderden mahrum kalmak ne demek biliyor musunuz?
İşte bugün yaşadıklarımız
tam da bunun izahıdır.
Tüm dengeler alt üst oldu
Ak parti hükümetinin
ortaya koyduğu iç ve dış politikaya bir bakar mısınız? Suriye’de sarkaç gibi
değişen politikalarla ülkemizde kayıp üstüne kayıp yaşanıyor. Mülteci akımı ile
ülkemizin dengeleri alt üst oldu ve sürecin daha başındayız.
Yetmedi Libya da,
Suriye’de yaşananlarının bir benzeri tezgâha konmuş durumda. Ülke olarak da
Suriye’de kaybettiklerimiz yetmezmiş gibi, Libya’da da aynı çorap başımıza
örülüyor.
Ankara hükümeti güya Libya
Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin bağımsızlığı için çalışırken bakın Libya'nın İçişleri
Bakanı (Kimden akıl aldılarsa, kim onları yönlendirdiyse) nasıl bir davette
bulunuyor?
ABD’ye Libya'da üs kurması
için çağrıda bulunuyor. Demek ki bunların meselesi bağımsız olmak değil,
Rusya'ya karşı olmak.
‘Rusya için Afrika’ya açılan bir kapıyız ey
Amerika’ diyor.
‘Rusya’nın manevra
yapmasını engellemek için ABD’nin Libya’yı dikkate almasını umuyoruz’ diyor.
Şimdi soruyorum; kahraman
Türk askeri bu zihniyette olan bir iktidarı korumak ve kollamak için mi şehit
oluyor?
Bunu millete nasıl izah
edeceksiniz acaba?
Bağımsızlığı karakter
edinmiş Atatürk'ün izinde gidenler bunu kabul etmezler.
Ne AB, ne ABD, tek yol
Bağımsız Türkiye inancında olanlar bu yanlışa düşmezler.
Son sözümüz millete
gidilsin. Milletimiz oyunun rengi ne olursa olsun uygulanan bu dış politikayı
kabul etmiyor. Hodri meydan halka gidilsin, referandum yapılsın ve yanlıştan
dönülsün.
Aksi halde içine düşülen
bataklık herkesi içine çekecektir.