Sadece Tezkere Değil, Coğrafyamızın Kaderi Oylanıyor
Türkiye bir dönem ASALA terör örgütü ile meşgul edildi. Özellikle yurt dışında Türk elçiler hedef alındı.
Ardından PKK terörü ile yıllar geçti. Devlet ve millet yıpratıldı. Ardından barış süreci adı altında tavizler verildi, millet olma özelliğimizi neredeyse kaybettik. Artık etnik farklılıklar millet olma özelliğimizin önüne çıktı. Artık federasyonun konuşulduğu günler yaşıyoruz. Analar ağlamasın dendi, PKK ne istediyse baş tacı edildi.
PKK bitti bitecek derken, şimdi de bir IŞİD meselesi karşımıza çıktı. Elinde Türk elçilik görevlileri var dendi, geri duruldu. Bunun üzerine görevliler bir şekilde ülkemize teslim edildi. Erdoğan ABD’ye gitti, dönerken farklı bir Erdoğan olarak şahin olarak geri döndü.
TBMM de 2 Ekimde tezkere oylanacak. Milletin vekillerinden, Suriye ve Irak’a sınır ötesi asker gönderme yetkisi istenecek. Aynı tezkerede önemli bir ayrıntı daha var, o da yabancı askerler de Türkiye’de bulunabilecek.
…
Türk tankları sınırda yerlerini almaya başladı, namlular Suriye’ye çevrildi. ABD yönetimindeki Sünni koalisyon hedefin IŞİD olduğunu söylüyorlar. Oysa Tayyip Erdoğan batıya yönelik mesajlar vermeye devam ediyor. IŞİD yetmez Suriye rejimi de hedef alınmalı diyor, o da yetmez PKK ya yönelik de operasyon düzenlenmeli diyor.
Sayın Erdoğan iyiden iyiye karıştırmış durumda.
Bir kere gerek PKK gerekse IŞİD batıdan bağımsız bir örgüt değildir. Batı istediğinde istediği kartı oynamaktadır. Erdoğan ise söylemleri ile daha çok tribünlere dönük siyasi hamasi konuşma yapmaktadır. Oysa konuşmasının realite ile hiçbir ilgisi yoktur.
Birincisi, ABD’nin dümen suyuna gireceksin, stratejik ortak olarak savaş dâhil her türlü isteklerine evet diyeceksin.
İkincisi, PKK ile devlet seviyesinde muhatap olacaksın. Her türlü tavizi vereceksin. Avrupa devletleri IŞİD bahanesi ile PKK’yı silahlandıracak. Sen kalkacaksın PKK’ya niçin cephe açmıyorsunuz diyeceksin.
Üçüncüsü, madem elçilik görevlileri IŞİD’in elinde diye sessiz kalacaksın, görevliler bırakılınca sonra kalkıp şahin olacaksın. Peki, IŞİD yurt dışında başka görevlileri esir alırsa ne olacak, yurt içinde PKK benzeri eylemler başlatırsa ne olacak. Görülen o ki artık Türkiye’nin başına musallat edilen tema şekil değiştirecek, ama devlet ve millete dönük eylemler devam edecek.
Dördüncüsü, Obama, Rusya ile doğrudan savaşmayız diyor. Rusya Suriye’de Esad’sız bir çözüme hayır diyor, Erdoğan Esad’sız çözüm için gerekirse kara harekâtı diyor. Sonuç ne olacak, stratejik boşluğa düşüp yalnızlaşan Türkiye kendi eliyle Rusya, Şangay devletlerini askeri olarak karşısına almış olacak.
Beşincisi, Rusya ve İran’ın petrol ve doğalgazına muhtaç olan Türkiye’nin hali ne olacak. Bir ambargo karşısında kış nasıl geçecek, sanayici nereden enerji temin edecek. Üstüne üstlük milyonlarca Suriyeli mültecilere harcanan milyar dolarlar, yaşanan kuraklık, yüksek enflasyon da bu tablonun üzerine eklenirse durum fecaattir.
…
Zararın neresinden dönülürse kardır. 2 Ekimde oylanacak tezkere kritik öneme haizdir. Temel soru şudur, ABD’nin dümen suyunda gidilecek midir gidilmeyecek midir? Bugüne kadar uygulanan Ortadoğu politikasında Türkiye hep tuzağa düşürülmüş ardından dönüp bakılmamıştır. Şimdi yeni bir tuzağa daha çekilmektedir. Üstelik bu geri dönüşü olmayan, bir savaştır. Dünya savaşına giden yoldur. Atlantik ötesinde kendi halkını sağlama almış, üstelik bir tek askerini bile riske atmayan ABD adına asker olmak demektir.
Tezkereye ‘hayır’ denmelidir. Evet demek ise telafisi mümkün olmayan tahribatlara sebebiyet verecektir.
Dünyada da ahirette de bunun bedelini ödemek kolay olmayacaktır.