Şangay 5’lisinde ne kadar samimiler
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Türkiye “Benim için varsa, yoksa AB” dememeli... Kanaatim bu. Mesela, “Şanghay 5’lisinde Türkiye niye olmasın?” sözünün ne anlama geldiğini iyi tahlil etmek gerekir. Önümüzdeki günler bu konudaki samimiyet testi olacaktır. Bu söz batıya karşı bir blöf cümlesi mi yoksa gerçekten bir çözüm arayışı mı bunu zaman gösterecektir.
Atatürk döneminde Türkiye batıdan ziyade Rusya ile birlikte hareket etmeyi tercih ediyordu. Ancak
Mustafa Kemal’in vefatından sonra Türkiye’nin ekseninde batıya doğru bir kayma oldu. Batı ile ticari ve diplomatik ilişkiden ziyade batıya teslimiyetçi bir politika söz konusu oldu. Önemli bir gerçeğin altını çizmek istiyorum. Bugüne kadar hangi çok uluslu batılı kuruluşun devletimize katkısı olmuştur? Cevap hiçbirinin faydası olmamıştır.
Bakın 50 yıldan beri AB kapısında bekleniyor. Bu sıradan bir bekleme değildir. Adeta esir alınmış bir Türkiye söz konusudur. AB komiserlerinin teftiş ettiği ve ev ödevleri verdiği bir ülke olduk. Adım adım gücümüzü, birliğimizi elimizden aldılar.
Gelelim Nato’ya. Nato’ya giriş öykümüz çok ilginçtir. Tam bir oyuna getirilme söz konusudur. 2. dünya savaşının bitiminde bir dedikodu etrafı sarar. Güya, Stalin ile İngiltere’nin Rusya büyükelçisi aralarında konuşurlar. Rusya’nın Türkiye’yi işgal edeceği iddia edilir. Bunun üzerine Türkiye, Rusya’nın işgalinden kurtulmak için Nato’ya girmek ister ve kendini ispat etmek için Kore’ye asker gönderir.
1949'da Nato kurulur; ardından Türkiye 1950'de Kore'de savaşa gönderilir. Savaşta 721 can kaybı, 175 kayıp, 2147 yaralı, 234 esir, 346 hasta verilir. O günün koşullarında algı yöneticiler ABD eliyle ölenlerin şehit olduğunu kamuoyuna anlatmaya çalışırlar. Oysa yapılan savaş ne imanımız adına ne de vatanımız adınadır. Savaş ABD adına batı blokunun, doğu blokuna karşı yaptığı bir saldırıdır. Bunun üzerine Türkiye Nato’ya alınır. Gelinen noktada ülkemiz adeta Nato’nun üslerinin işgali altındadır. Ezcümle Türkiye üye olduğu batılı kuruluşlar eliyle askeri olarak siyasi, ekonomik, diplomatik, kültürel her açıdan esaret altındadır. Elbette bu prangalardan ülkemizi ve milletimizi kurtarmak gerekmektedir.
…
Gelelim Şangay 5’lisine. Şangay 5’lisinin kuruluş sebebi dünyayı ABD’nin tek kutuplu hakimiyetinden kurtarmak içindir. Batıya karşı toprak bütünlüğünü temin etmek içindir. Üye ülkelerin kendi aralarında ekonomik birliğini sağlamak içindir.
O halde Erdoğan, Şangay 5’lisine girebilmek için dost ve düşman kavramları konusunda net bir duruş ortaya koymalıdır.
BTP genel başkanı sayın Prof.Dr.Haydar Baş yıllardan beri, “ne AB ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye” demektedir. 50 yıldan beri siyasilerin AB ve ABD’nin peşinden gittiği dönemde Haydar hoca bunların ne menem kuruluşlar olduğunu ortaya koymuştu.
Haydar hocanın Milli Ekonomi Modeli esas alınarak BRICS kurulmuştur. Yetmedi Rusya bizzat Haydar hocayı Rus meclisi Duma’ya davet etmiş ve Milli Ekonomi Modelini bizzat Haydar hocadan dinlemiştir. Peki, şimdi soralım; TBMM Haydar hocayı niçin duymazdan gelmektedir. Eğer Erdoğan gerçekten çözüm peşinde koşuyorsa öncelikle Haydar hocadan istifade etmelidir. Millet doların ateşinden yanıyorsa, güvenlik problemi yaşıyorsa Haydar hocanın yanında olmalıdır.
Ancak bundan sonra Şangay 5’lisinin güçlü bir ülkesi olmak mümkündür.